GEZİ KEŞİFLERİ

22 Ağustos 2018 Çarşamba

WALL-E (VOL-İ) FİLM ANALİZİ


WALL-E (VOL-İ) FİLM KÜNYESİ*

            Bilim Kurgu-Macera/ 98 dk
Yapım Yılı: 2008, ABD         
Gösterime Giriş Tarihi: 27 Haziran 2008 (ABD), 26 Eylül 2008 (Türkiye)
Yönetmen:      Andrew Stanton
Yapımcı:         Jim Morris, John Lasseter
Senarist:         Andrew Stanton, Jim Reardon
Hikâye:          Peter Docter
Oyuncular:     Ben Burtt
Elissa Knight
Sigourney Weaver
Jeff Garlin
Fred Willard
John Ratzenberger
Kathy Najimy
Müzik:            Thomas Newman, Peter Gabriel
Kurgu:            Stephen Schaffer
Stüdyo:           Pixar Animation Studios
Dağıtıcı:         Walt Disney Pictures
Cinsi:              Uzun Metrajlı Sinema Filmi
Türü:               3D, Animasyon, Bilimkurgu, Komedi, Macera
Dil:                  İngilizce
Bütçe:             $ 180 milyon
Hasılat:          $ 534,745,866
Görüntü Yönetmeni: Roger Deakins, Jeremy Lasky, Daniel Feinberg
Ödüller (2008): En İyi Animasyon Filmi Akademi Ödülü, En İyi Film Çevrimiçi Film Eleştirmenleri Topluluğu Ödülü, En İyi Özgün Senaryo Çevrimiçi Film Eleştirmenleri Topluluğu Ödülü, Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği En İyi Film Ödülü.

* Vol-i (t.b.), Vol-i, özgür ansiklopedi. www.wikipedia.org/Vol-i
   Billington, A. (2008, June 23). Interview: wall-e's writer and director andrew stanton.       http://www.firstshowing.net/2008/interview-wall-es-writer-and-director-andrew-stanton/

WALL-E FİLM ANALİZİ

            Bu yazıda sırasıyla Wall-e filminin konusunun, etkin karakterlerin analizlerin, filmin kırılma noktalarının, filmin ana ve yan temalarının, filmin çözüm bölümünün gerçekliğe dair duruşunun, dönem şartlarına dair bakış açısının, filmin teknik özelliklerinin, filmdeki simgesel atıfların, revize edilse çatısı altında sahnelenen yorumun ve yönetmen hakkında kısa bir bilginin sunulduğuna şahit olacaksınız. Her başlık kendi içinde yoruma, eleştiriye ve tartışılmaya açıktır. Mutlaka önce filmi izlemenizi daha sonra yazıyı okumanızı tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.

Wall-e Filminin Konusu
Film; karanlık, tozlu ve çöp binalarla dolu bir dünyada başlar. Çevre kirliliği ve aşırı çöp birikiminin doğurduğu nedenlerle dünyanın insan ve hayvan hayatı için temel yaşam koşulları tükenmiştir. 5 yıllık temizleme süreci için uzaya gönderilen insanlar yeniden kolonileştirme için dünyaya gönderilecekken 700 yıldır uzayda Axiom adı verilen bir gemide yaşamaktadırlar her gün aynı periyodu izleyerek. 700 yıldır ise dünyada sadece tek bir robot yaşar: Wall-e. Wall-e her gün onun için programlanan görev akışını izlemeye devam eder. Fakat Wall-e diğer robotlardan biraz farklıdır, kendi deneyimlerini hatırlar ve duygusal tepkiler vermektedir. Dünya’ya yaşanılabilir ipucunu bulması adına gönderilen Eve ile her şey değişecektir. Wall-e, Eve ve insanlığı bekleyen bu serüvene bozuk robotlar ve başkarakterimizin dostu hamam böceği eşlik eder. Tüm bu tozlu süreçlerin, çevre kirliliğinin Wall-e ve Eve’nın aşkı üzerinden yürütüldüğü bir hikâyedir.

Karakterler


Wall-e
Dünya’daki çevre kirliliğini önlem yöntemlerinden biri olarak üretilen çöp ayrıştırıcı Wall-e robotlarından geriye kalan tek robottur. Hareket edebilen ve bu sayede duygusal reaksiyonlarını iyi takip edebildiğimiz iki gözü, parmaklarıyla birlikte hareket eden bir eli, çöp birikintilerini küp şeklinde birleştiren bir gövdesi ve tank misali yürümesine ve hızlanmasına vesile olan ayakları vardır. Kahverengi gövdesi, gri elleri ve gri gözü hâkimiyet renkleri savunurken, kırmızı E harfi dikkat çeker. Wall-e’nin sahip olduğu “çalar” haznesi, oynat ve durdur tuşlarına sahiptir ve bu ekran yeşil bir aktiflik katar Wall-e’ye. Güneş enerjisiyle çalışan Wall-e geceleri uyur, günün ilk ışıklarıyla şarj olur.
Başkarakterimiz Wall-e diğer temizleme robotlarından farklı bir yapıya sahiptir. Kurulumdan sonra kendi içinde evrimleşen yapay zekâları anımsatır. Deneyimlerini hatırlar ve duygusal tepkiler verir. Aynı zamanda onun için tanımlanan görev akışını da takip ederek her gün çöp birikintilerini küp haline getirir ve sıralar. Bu birikintiler içinde ise kendi için nesneler seçer Wall-e. Ve bu nesneler ya kendi bedeni için gerekli parçalar yahut da izlediği ve tutkunu olduğu “Hello Dolly” videosunda gördüğü veya benzettiği objelerdir. Bu objeler için kendine bir dolap tasarlayan Wall-e için yaratıcı olduğunu da söylemek mümkündür. Eve’ya kendini gösterebilmek için kendine benzer bir robot şekli yapmayı da ihmal etmemişti.
Wall-e’nin şekillenen bilinci için yapay bilinçten evrilen bir akışa sahip olduğunu söylemek mümkün olabilir. Programlanan görev tanımlarından kendi seçimlerini ve sonuçlarını yaşayan bir karakterle karşılarız ve bu karakter tıpkı bir çocuk gibi yaşayarak öğrenmeye devam eder. Daha önce deneyimlemediği nesne devamlılığını kırmızı ışığı kovalarken göremeyiz. Işığının arkasında yatan kaynağı düşünmeden sadece ona odaklanır ve yakalamaya çalışır. Ve hatta eline alamadığında şaşırır. Büyüyen ses efektiyle kendine gelen Wall-e ışık kaynağını fark ederek kaçmaya çalışacaktır sonra. Wall-e aynı zamanda id ve süper ego (Freud, 2011) arasında denge sağlamayı öğrenmiş gibi görünmektedir. Tehdit algıladığı vakit pratik çözümler bulmaya çalışır ve çoğu kaçış odaklıdır. Korktuğu zaman kutu şeklini alması, kendini güvende hissetmesi ve pratik ve yaratıcı çözüm yolunu bulması adına zaman sağlıyor olabilir. Eğer sadece kaçıp, saklanmayı tercih etseydi dürtülerinin kontrolünde olduğu söylenebilirdi lakin vakit kazanan Wall-e her seferinde pratik çözüm yolları bulmaya devam eden bir mekanizmaya sahip.
Wall-e var olan sistem içerisinde ailesini kurmuş, işine giden ama aynı zamanda eleştiri yapmaktan çekinmeyen, hem korkak hem de cesur olan bireyleri çağrıştırır. Wall-e korktuğu zaman var olan uzuvları toplanarak bir kutu halini alır, bedeni titrer, gözleri düşer. Ama Wall-e inandığı değerler uğruna adım atmayı ve cesur olmayı da bilen güçlü bir karakterdir. Film boyu Wall-e’nin aşkını ve aşkı için aldığı tehlikeleri izleyerek nefesini tutar seyirci.
Senarist Wall-e için hem hayatında duyduğu en üzgün, hem de en tatlı karakter sıfatlarını kullanmıştır (Billington, 2008). Aynı zamanda biraz sakar ve bir parça obsesif örgütlenmesi olduğunu söylemek mümkündür. Obsesyonlar davetsiz olarak akla gelen, tekrarlayan düşüncelerdir (Davison ve Neale, 2011). Yaratıcılığını besleyen biriktirme eylemi dahi kendi içinde bir düzene sahiptir. Tek bir film üzerinden hayatını adadığı el-ele tutuşma eylemi, bir düşünceye hayati gereksinimlerden fazla çaba sarf etme, bu örgütlenmenin birer göstergeleridir. Üzgündür çünkü Wall-e yalnızdır ve en önemlisi yalnızlığının farkındadır. Tek dostu hamamböceğidir. Hamamböceği ile arasındaki ilişkide Wall-e otoriterdir. Hamam böceği de onu bekler ve itaat eder. Belki de en büyük hayalidir Wall-e’nin, âşık olmak ve onunla el ele tutuşmak. Eve ile ilişkisinde ise itaatkâr olan Wall-e’dir. Eve’dan ve sahip olduğu silahtan çok korkar lakin bir yandan da ona yakınlaşmak istemektedir. Ama inandığı değerler için Eve’ya bile karşı gelebilmektedir. Bu değerlerden biri Eve’ya olan aşkı, o tehlikede olduğu zaman kendini de tehlikede hissetmesi, diğeri ise Eve’nın görevini benimsedikten sonra kazandığı bitkinin taşıdığı değerdir.
Wall-e’de sihirli bir değnek var gibidir. İletişim kurduğu şeyleri programlanan çizgiden çıkarıp hayatla tanıştırıyor ve gerçeklerle yüzleştiriyor. Bunların bazıları Eve’ya olan aşkı bazıları sakarlıkları sayesinde olsa da Wall-e her seferinde bunu başarıyor. Wall-e çocuk bilinci ve sevimliliğinde olsa da günümüz dedelerini andırıyor olabilir. Sevimli, çocuk gibi, pratik ve yaratıcı çözümleri olan dedeler… Tabi elbette Wall-e de büyüme çağındaki bir birey gibidir. Bitkiyi kaybettiklerinde suçluluk ve hafif bir utanç hisseder, bu duyguların kamçıladığı şey ise girişimciliktir (Santrock, 2015). Girişimcilik imgelemi altında cesaretini koruyan Wall-e hatalarını telafi etmek için adımlar atmaya başlar ve macera ilerler.
Wall-e, Eve, Mop ve Bozuk robot karakterler; belli isim seslendirmeleri, ani tepkiler- hayır, hadi canım vs…- ve önemli atfılar- dünya gibi- dışında insan dili üzerinden konuşma diyalogları olmayan, sözel olmayan ipuçlarını aktif kullanan karakterlerdir. Sahip oldukları mekanik özellikler üzerinden bu ipuçlarını farklı sergileseler de aktif birer jest ve mimik uzmanları oldukları dile getirilebilir. Wall-e iletişim gücünü hareket eden gözlerinden, bakışlarından, çalar bölmesinden, müziklerinden ve aşkından alır. Wall-e aynı zamanda elini tanıştığına memnun olmak için de kullanan bir karakterdir.


Eve
Eve, beyaz renk hâkimiyetinde, elips bir gövde ve manyetik düzlem üzerinden bağlı başı ve mavi gözleriyle dikkat çekmektedir. Sağ kolundan çıkan silahı etkili patlamalara vesile olurken Wall-e gibi çıkabilen parmakları da vardır. Eve, Wall-e’den çok daha hızlı ve uçabilen bir robottur. Uçarken mavi bir ışık huzmesi içinde süzülür, bazen de beyaz. Eve’nın duygularını da Wall-e gibi en iyi gözlerinden anlayabiliyoruz. Mavi gözleri elektronik hareket kabiliyetine sahip ve hafif kısılan ve aşağı doğru kıvrılan gözleri Eve’nin eğlendiği, mutlu olduğu mesajını verebiliyor.
Eve, Wall-e’nin aksine id’in kontrolü altında gibidir. Sanki yaşamaya yeni başlamış ve süper egoyu tanıyacağı deneyimli birine ihtiyacı varmış gibi: Wall-e gibi. Tehdit anında tek çözüm yolu silahını kullanmak ve yok etmektir, kaçmak yerine saldırmayı tercih ederken çok daha hızlıdır. Dolayısıyla biraz fazla agresif… Ahlaki sonuçları düşünmeden, kendini korumak ve ihtiyaçlarını karşılamak adına dürtü odaklı hareket ettiği (Freud, 2011) için süper egonun oluşmadığı söylenebilir. Yeni doğan aşamasında olan Eve için temel güvene karşı güvensizlik (Santrock, 2015) içinde olduğu ve bu yüzden tehlike anında saldırgan tutum sergilediği söylenebilir. Güvenmeye başladıkça ateş etmeden önce durumu analiz etmek için bekler. Bitki kaybolduğunda Wall-e’nin suçluluk duyması üzerine Eve da kendini yetersiz hisseder. Çalışkanlığa karşı yetersizlik (Santrock, 2015) hissini Eve’yı bozuk zannedip tamire gönderdikleri sahnede Eve’nın gözlerinden anlamak mümkündür. Eve Wall-e’ye kızmıştır çünkü yetersiz değil tam tersi çalışkandır. Eve için en önemli şey görevidir. Bu yüzden Wall-e’yi dünyaya gönderip bitkiyi bulmak ister. Wall-e ile ikisi yepyeni deneyimler ve başa çıkma stratejileri geliştireceklerdir. Grup hareketi, planlama gibi…
Wall-e bir dedeyi andırıyorken Eve onun ergenliğe adım atmış torunu, tabi bu bir benzetme Wall-e de henüz büyüme aşamasında, gibidir. Kendini keşfetmeye başlamış, gerçeklikle yüzleşmeye adım atan Eve, dedesinin bilmediği akıllı telefonlarla oyuncak bebek gibi oynasa da hayatı başarı odaklı, mesela sınav kazanma hırsı içindeki bir ergen birey gibi, görev aşkı bağında yaşıyor. Eve, Wall-e’yi şaşırtabilen bilgi ve donanıma sahiptir. Uzay gemisi ve programlarını kullanabiliyor ve rubik çözmek onun için çok kolay. Ama tehlike ve diğer problemler karşısında daha ilkel. Birbirlerinden öğrenecekleri ve birbirlerine aktaracakları çok şey var, denilebilir. Ve gelişim yükselmeleri film boyu devam edecektir.
Eve de zamanla kendi içinde evrimleşme sürecini kazanır. Emirler için değil Wall-e ve dünya için savaşır. Onun adına çizilen ve programlanan süreçten kendini ayırır ve kendi dünyasıyla yüzleşir.  Kendini tanımaya başlar. Wall-e de Eve bitkiyi bırakıp onun isteğini yerine getirmek istediği zaman kendini ve yaşamı anlamlandırma evresinde olduğu gösterir. Kimliklerini kazanma aşamasında (Santrock, 2015) olan karakterler neyin daha önemli olduğunu anlamlandırma ve karşılaştırma becerisine erişirler.
Wall-e de Eve da filmin başından sonuna doğru gelişim evrelerinden geçerler. Yeni doğmuş Eve süper egoyu yavaş yavaş tanır, Wall-e tanık olduğu toplumsal sözleşmeye ayak uydurmaya çalışır. İkisi de yaşam boyu öğrenir aslında, herkes gibi.


Hamam böceği
Hamam böceğinin animasyon halidir bu karakter. Kahverengi kabuklar ve iletişim sağlamak için aktif olarak kullandığı antenleri… Bu antenlerin, hamam böceği için iletişimi sahneye aktarmada en etkili araç olduğu söylenebilir. Wall-e’yi anladığını belli ederken aynı zamanda ona sevecenlik yapmak için de kullanır. Hamam böceği, Wall-e’nin sanki içinde saklanan diğer bir parçası gibidir. İtaatkâr ama yaramaz, ilişki kurma konusunda bir adım önde, kendini gösterebilen ve daha hareketli. Uzay yolculuğunda Wall-e’ye eşlik etmemesi Wall-e’nin onu korumaya çalışmasıyla paralel olabilir. Lakin bu aynı zamanda Wall-e’nin içinde sakladığı kendini keşfetme yolculuğu adına da hizmet veriyor olabilir. Artık Wall-e de Eve için daha atılgan, daha hareketli ve her geçen sahnede sanki daha haylaz ve buyruktur. Ve artık iletişim kurma cesareti ve hevesini kazanmıştır. Karşılaştığı kişilerle ismini hitap ettikten sonra dostluk kurmaya başlar. Onunla iletişim kuran her karakter bilir ki o Wall-e.  Hamam böceği diğer karakterlerden farklı olarak belirli bir kelime haznesine sahip değil. Sadece sesler çıkarır. Robotlarda görülen isim seslendirme yahut bazı tepkisel isimlendirmeleri, hayır-olamaz- hadi canım vs., hamam böceğinde gözlemlemek mümkün değil. Diyalogların görsel ve işitsel bir ritim halinde sergilendiği bu senaryo için ilham verici bir karakter.


Auto
Oto pilot tıpkı uçaklardaki otomatik pilot gibi geminin yönetiminden sorumlu yapay zekâ ve programlama ürünüdür. Direksiyon misali yuvarlak bir halkası ve gemi dümenleri gibi çevrilen kolları vardır. Ortasındaki kırmızı halka dikkat çekicidir. Auto diğer mekanik karakterlerden farklı olarak insan gibi akıcı bir konuşma diline sahiptir. Bulunduğu konum ve görevi bağlamında uygun bir özellik zira kaptanla konuşma halinde olması gerekiyor. Auto, filmde aktif olduğu süre boyunca tavanda gezinip yuvarlak haznelerden aşağı doğru tekrar inerek hareket kabiliyetini sağlıyor. Filmde yürümek, koşmak gibi eylemlerden farklı bir şekilde hareket eden tek karakter olduğu söylenebilir.
Auto kendine verilen emirleri yerine getiren ve akışa uyan bir pilot. Kaptanın en önemli yardımcısı ve tüm sorumlulukları üstlenen bir donanıma sahiptir. İnsanlara ya da insanlığa dair program kodlarına itaat ediyor tıpkı “Ben Robot” filminde yönetimi üstlenen yapay zeka gibi. İnsanlığı uzayda tutarak insanlığı kendinden koruyor, sanki. Görevi uğruna her şeyi yapabilecek bir güce, yetkiye ve donanıma sahip. Aldığı gizli emirle dünyaya dönüşü engellemeye hizmet ediyor. Auto için asla Dünya’ya dönülemez. Ve bulunan bitki bu yüzden tehlike arz ediyor. Ve bu bitkiye hizmet eden herkes de tehlikeli. Auto da tehlike karşısında yok etmeyi tercih ediyor.

Kaptan
Uzay gemisi Axiom’un kaptanıdır. Kemik-beden orantısını kaybetmiş, kendi koltuğuna ve kendi yaşam çizgisine hapsolmuş bir birey. Beyaz üniforması içinde beyaz bir ten. Siyah gözler, saçlar ve beyaz kaptan şapkası. Kendi deyimiyle de nitelendirdiği gibi hiçbir şey yapmıyor. Sabah duyuları, hizmet eden robotlara kendini bırakma… Geriye kalan her şey zaten programlanmış durumda.
Kaptan meraklı ve hevesli biridir. Dünya ve eski dünya yaşantısı hakkında bilgi edindikçe içinde bulunduğu distopik çizgiden arınarak dünyaya dönüşü hedefler. Tehlike karşısında korkusuz ve dirençlidir. İnsanlığa öncü olan bir karakter duruşuna hâkim. Otto’yla savaşıp aktif ve yararlı bireyler olabilecekleri hayaline bağlı. Onunla birlikte tüm insanlık ayağa yeniden kalkıyor. Kaptan, bitkinin bulunmasıyla eve dönüşün gerçekleşmesini engellemek için programlanmış Otto ve yardımcısını saf dışı bırakır. Geriye başkarakterlerin hareketlenmesi kalır.


Bozuk Robotlar
Görevlerini yerine getiremeyen robotlardır. Tersine açılan şemsiye, çekmek yerine üfleyen süpürge, makyaj yapmada yararsız bir makyöz…
Bozuk robotlar sisteme ve dolayısıyla programlandıkları hizmete karşılık vermeyen robotlardır. Başkarakterlerimiz Wall-e ve Eve bu robotlarla tamirhane diyebileceğimiz mekânda karşılaşır. Bu robotlarla birlikte ilerleyen bir grup normu ve grup birlikteliği görmek mümkündür. Zira hedef gösterildikleri polis robotlara karşı birlik içinde hareket edebilmişlerdir. Bozuk robotlar film boyunca önemini koruyan diğer karakterler gibi sistemi takip etmemeleriyle anlam kazanırlar. Böylelikle Wall-e çaldığı şarkıyla çağrışımsal gücü yani grup normunu inşa etmiş ve grup aktivitesini başlatmış olur. Sisteme hizmet etmeyen bozuk robotlar, sisteme karşı Wall-e ve Eve’yı koruyarak aynı zamanda kendilerini de kurtarmış olurlar. Grup kazancı da zaten buradan doğar (Hogg ve Vaughan, 2011).  Tehlike anında birlik olup, bozuk özelliklerini kullanarak rakiplerini saf dışı bırakırlar.
Bozuk robotlar ötekileştirilen grupları temsil niteliğine sahip olabilir. Hasta, norm dışı gibi özelliklerle ötekileştirdiğimiz bireyler kendi içinde grup normu doğurma potansiyeline sahiptirler. Azınlık gruplar dışlandıkları için zaten var olduğu yetersizlik ve özgüven eksikliği içinde sisteme karşı gelmeye daha eğilimli olabilirler (Gümüş, 2015). Kaybedecekleri bir şey olmadığını düşünen azınlık grup, kendi kurduğu norm içinde tehlikeye karşı birlikte mücadele eder. Eleştirel ve korkusuz bir bakış açısına bürünebilirler. Seyirci de onları hiçbir zaman başkarakterler kadar benimsemeyebilir ve bir basamak yahut yardımcı olarak gördükleri bu grup üyeleri için gurur besleseler de yok olmalarına yüksek tepki vermeyebilirler tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi…

Temizleyici robot (Mop)
Diğer robotlar arasında biraz daha küçük, beyaz renk ağırlıkta bir temizleme robotudur. Küçük yuvarlak tekerlekleri yürüme hızına eşlik ederken, siyah ekran üzerindeki yeşil gözleri sessiz diyaloglarının tamamlayıcısı gibidir. İki eli arasına yerleştirilen elektronik fırça temizleme görevinin ana anahtarıdır. Bu anahtar yabancı kirletici unsurları temizlemesinde etkin rol oynar.
Yabancı kirletici unsur’un temizlenmesine koşullanmış bir araçtır, Mop. Obsesif örgütlenmenin ötesinde kompülsif davranışlar da göze çarpmaktadır. Kompülsyonlar kişinin yapmaya zorunlu hissettiği tekrarlayan davranışlardır, bu davranışlar bireyi rahatlatır (Davison ve Neale, 2011). Mop, gördüğü yabancı kirletici unsurları temizlemeden rahatlayamaz ve tekrarlayan bir temizleme periyoduna takılır. Dünyanın kirini getiren Wall-e’yi temizlemek programına da uygun bir yeni amaç doğurur. Bu süreç de “Ben Robot”taki sürece benzer bir özellik taşır. Program amacına hizmet eden yeni hedef onun adına çizilen periyottan çıkmasına vesile olur. Kompülsif adımlarının eseri olan yeni hedefi Wall-e ve Eve’nın hayatını kurtarmaya yetecektir. Wall-e ile tanışan Mop bitki ve dünya kavramlarından haberdar olur ve aynı hedef için kendini hazırlar.

Mary ve John
Mary ve John, uzay gemisinin yolcularından ikisi. Sahip oldukları koltukların üzerinde her şey ayaklarına geliyor tıpkı gemideki diğer yolcular gibi. Hologramlar ve ekranlar üzerinden iletişim halinde olan bireyler nerede olduklarını bile unutmuş vaziyetteler. Uzay gemisinde bir havuzun olduğundan bile habersiz kendileri için çizilen periyotta ilerlemektedirler. Wall-e ile tanışan Mary ve John nerede olduklarının ve nasıl hapsedildiklerinin farkına varırlar ve bu süreden sonra içinde bulundukları yaşantıyı anlamlandırmaya çalışmaktadırlar.  
Mary beyaz tenli, kumral saçlı uzay gemisi yolcularından biridir. Ekrandan arkadaşlarıyla sohbet halinde, hologram buluşmalarından bahsederken görürüz. Wall-e’nin kendisinden koltuğu biraz itmesi ricası üzerine ekrandan kurtulup içinde bulundukları ortama dikkat eder. John da diğerleri gibi ekrana bağlı yaşar. Yanında ilerleyen kişiyle bile ekran üzerinden yürütülen bir ilişki vardır. Trafik karmaşası sonucu yere düşen John, ekranın açılmasıyla gerçeklerle yüzleşir. Yardımcı robotları beklemeyen Wall-e sayesinde tekrar ekrana bağlanmak zorunda kalmaz ve sonra Mary ile tanışır. Bundan sonra ekran üzerinden değil yüz yüze yürütülen bir ilişkiyi temsil etmeye başlayacaklardır.

Filmin Kırılma Noktaları
Kırılma noktası filmin seyrini değiştiren sahnelerdir. Wall-e filminin kırılma noktaları aşağıdaki gibidir.
Eve’nın Dünya’ya Gelişi
Bu geliş belli bir seyirde hayatını devam eden Wall-e’nin yaşantısını değiştirmiş ve filme aşk konusunun dahilini sağlamıştır.
Bitkiyi tanımlayınca kapanan Eve ile Wall-e’nin uzaya çıkışı
Eve’yı kazanmaya çalışan Wall-e’nin Eve’nın kapanmasıyla yaşadığı şaşkınlık, telafi süreçleri ve en önemlisi bitkinin alınması için Eve’nın uzaya dönüşü ve Wall-e’nin ona eşlik etmesi gidişatı bambaşka bir boyuta taşımıştır. Olay yeri ve zaman kavramları sorgulanırken artık Wall-e için bile temel hedefi bitki oluşturmaktadır.
Eve’nın Wall-e’yi emirlerden öte gördüğü çöp kutusunda kurtuldukları an
Filmin üçüncü ve son kırılma noktası. Her adımını görev tanımına göre atan Eve için artık daha önemli bir tema gelişmiştir: sevgi. Bu sevgi ve birliktelikle ekip ruhunu yansıtan karakterlerimiz için sorunu çözmek artık daha kolay olacaktır. Eve ve Wall-e sevgilerini kanıtlar, duygusal akış tamamlanır, bitki bulunur, eve dönüş sağlanır ve film boyu iple çekilen el ele tutuşma anı dünya içinde kendini gerçekleştirir.

Filmin Ana Teması
Çevre kirliliğinin yarattığı yaşamsal tehdit üzerinden betimlenen fotosentez yapan bitkilerin tahribatının sonuçlarına, doğa ve insan dengesinin korunmasının önemine dikkat çekilmiştir.

Filmin Yan Temaları
Filmde betimlenen yan temalarda; hiçbir şey yapmamak değil çabalayarak umutla hareket etmenin değerine, dostluğun ve grup dinamiklerinin yarattığı gücün değerine, içinde barındığımız sistemin bir parçası olarak da yürütülebilen eleştirel düşüncenin değerine, bağımsız bireyler olarak adımıza çizilen yoldan ayrı başarılabilecek inançların ve süreçlerin olduğuna dair bir beklentiye değinildiği söylenebilir.

Filmin Çözüm Bölümleri
Ana temanın çözümü için distopik bir süreçten ütopik bir sürece geçiş yapıldığı söylenebilir. Bulgulanan tek fotesentetik canlının dünya da yeniden sağlanabilecek olan döngüye yaptığı atıf olağan dışı kabul edilebilir. Çöp yığını içinde yetişebilen bitkiler yeniden tüketim ve üretim döngüsüne giren insanlar için yeterli olabilecek mi? Ütopik ve hayal ürünü olarak değerlendirebileceğimiz çözüm bölümü vaat edilen bir umut ışığı olarak tasarlanmış olabilir. Ve elbette içinde kendi ırkını olumladığı bir yanlılık taşıyarak… İnsanlar ayağa kalktı ve bunu başarabilir, olumlu mesajıyla iç grubun olumlanarak (Hogg ve Vaughan, 2011) desteklendiği dile getirilebilinir. Ama kaptanın söylemiyle yetiştirebilecekleri pizza bitkileri aslında olası gerçekliğe bir perde aralıyor da olabilir. Biz bir ütopya hayal ettik ama bakalım insanlık bu sefer neler başaracak, mesajıyla…
Filmin kırılma noktalarındaki çözümler de fantastik kalmaktadır. Eve geldiğinde uzay mekiğinin yarattığı deprem etkisinden Wall-e’nin toprağı kazarak saklanıp kurtulabilmesi, Eve’nın peşinden giden Wall-e’nin uzay mekiğiyle birlikte parçalanmadan uzaya çıkabilmesi ve çöp atığı bölgesinden küçücük robotun kapıyı kapatmayı engelleyerek iki robotun yükünü de taşıyarak kurtulmalarına vesile olması, fantastik süreçlerdir. Lakin seyirciyi içine çeken bir yapıya sahip olduğu ve animasyonun tadını verdiği de söylenebilir.
Planlar içindeki sentezlerin pek çoğu da fantastiktir. Wall-e’nin fırlatılan uzay aracındaki patlamadan yangın söndürücü yardımıyla kurtulabilmesi, verilen elektrik şokundan sonra dahi yara almış ana kartıyla hasta da olsa aktifliğini korumaya devam etmesi hatta ana kartı değiştikten sonra Eve’yı hatırlaması bile fantastik ve hatta ütopik bir çözüm süreci olarak görülebilir.
Çöp birikintilerinin sıkıştırılarak depolanması kinayeli bir çözüm senaryosu olabilir. Günümüz çöp imha süreçlerine gönderme yapabilen bu çözüm yönteminin tıpkı dünya ve denizler gibi sonsuz düşünülen uzayda devam etmesi mesajın vurgulanması adına kullanılan bir yöntem olabilir. Gelecek yönelimli bellek süreçlerinden (Zimbardo and Boyd, 1999) yoksun bir çözüm mekanizmasıyla işleyen bir toplumun doğurduğu çevre kirliliği ve doğanın değişen dengesine önerilen çözüm yollarına- tıpkı çöp atıklarının şehir dışlarında biriktirilmesi gibi- yapılan atfın uzay kolonisinde devam ediyor olması kinayeyi pekiştiren bir değer olarak görülebilir. Gerçekçi olmayan bu çözüm yolunun öğretici olmadığı söylenemez öyle değil mi?
Lakin bu süreçlerin vermek istediği mesajlar da didaktik öğeler olarak görülebilir. Doğanın korunumu, bitkilerin yaşamsal değer ifade ettiğini gösteren çözüm perdeleri sahnelenmiştir, denilebilir. Dostluğun ve aşkın gücü, hayallerinin peşinden gitme olgusu etrafında şekillenen süreçlerin parçası olan çözüm senaryolarını sadece fantastik olarak değerlendirmek indirgemeci bir tutumun göstergesi olarak düşünülmelidir.

Film Dönem Şartlarını Nasıl Yansıtıyor
2110 yılından 700 yıl sonrasını tahmin etmek hayli zor olsa da çöp ve çevre kirliliğinin dünyayı yaşanılabilir merkez olmaktan çıkarma ihtimalinin büyüklüğü doğrudur. Gün geçtikçe artan çevre kirliliği ve yok edilen ormanlar doğanın ve dünyanın dengesini bozmaya yetecek düzeyde gittikçe artmaya devam ediyor. Ve bu süreçte geri dönüşüme verilen ilgi yetersiz kalıyor. Sadece çöp salınımı değil, artan karbondioksit salınımı ve beraberinde azalan fotosentez eylemi daha fazla karbondioksitin birikimine vesile olurken dünyanın ısısı gün geçtikçe artıyor. Çöpler temizlense dahi geriye temel besin kaynağı olan su elementini barındıran bir dünya kalabilir mi, tartışmalıdır.
2017 yılında kamyonetlerin tuzla buz olduğu arıtma makineleri varken Wall-e’den daha işlevsel robotlar üretilmiş olması muhtemeldir. Lakin Wall-e 2008 döneminin çöp arıtma sistemlerinin yetersizliğine yapılan bir atıf sonucu da doğmuş olabilir ki 2017 sistemleri dahi yeterli değildir.
Uzayda süzülen bir uzay gemisi, yapay zekâyla yürüyen otomatik süreçler ise hayli olası görülmekte. Obezite ise yer çekimi değişmeksizin dahi günümüzün problemleri arasında.
Dünya’nın etrafında Satürn’ünün uyduları gibi parlayacak bir yapay toz bulutu olması da hayli mümkün. O zamana kadar yarış halindeki ülkeler bile kalmadan ceplerde taşınan telefon gibi uzaya uydu göndermek normal bir gereksinim olacak belki de.

Filmin Teknik Özellikleri  

Kamera, ışık hareketleri ve ses
Kamera hareketleri, ışıklar ve lensler üzerinde görüntü yönetmenlerinin büyük payı olduğunu dile getiriyor, Andrew Stanton (Billington, 2008). Her bir sahne için atanan görüntü yönetmenleri varmışçasına çalışılmış (Kurt, 2010). Bu sayede gerçekçi görüntüler elde edildiğini ve seyircilerin dikkatlerini daha kolay verebildikleri ifade edilebilir. Gerçek bir sinema filmi çekime alınıyormuşçasına focus puller, görüntü yönetmeni, stedicam hareketleri dikkate alınıp hesap edilmiş ve hatta raylı sistemlerin, dolly gibi ekipmanların etkileri taklit edilerek kurguya aktarılmıştır. Bazı sahnelerin gerekli ekipmanlarla denenip görüntüye etkisi test edildikten sonra animasyon aşamasına geçildiği de verilen bilgiler arasında (Kurt, 2010). Pek çok animasyonda eksikliği hissedilen derinlik hissi üzerindeki başarısını da gerçek sinema filminde dikkatle seçilen lenslerin denenerek kullanılmasına, inandırıcı görüntüler etkilerini Panavison lenslerinin taklit edilmesine borçlu olduğu dile getiriliyor. Lenslerin farklı kimyada sahip oldukları keskinlik, doygunluk ve görsel dokuları ayrı ayrı hesaplanarak tercih edilmiştir (Kurt, 2010). Uzay sahnesinde ise yer çekimi etkisi göz önüne alınarak başkarakterlele birlikte kameranın da salınımı göz önüne alınmıştır ve böylece hareket halinde olan ve uzayda salınan bir kameranın gözünden sahneleri tanırız (Frosty, 2008).
Pixar ile çalışmanın ve Kayıp Balık Nemo’nun sağladığı avantajların Wall-e filmini etkilediğini belirten Andrew, özgür ve baskısız hissederek filmi tamamladığını dile getiriyor. Teknoloji sınırlamalarına takılmadan, istedikleri ve yapılabilirlik ölçüsünde tüm ses ve görüntülere ulaşabildiğini anlatıyor. Robotik sesleri Apple uygulamalarıyla yapıldığını dile getiren Andrew, Nemo’nun sağladığı donanım ve çocuk literatürüne olan merakı vesilesiyle film müziklerini seçmek de zorlanmadığını dile getiriyor. Hello Dolly ve Out There yapımlarından etkilendiğini belirten Andrew, film sahnelerinin Wall-e’yi bu denli etkilemesinden memnun olduğunu ifade ediyor (Bullington, 2008; Frosty, 2008).
Film az diyaloglardan oluşan bir eser hissi rahatsa da senaryo normal standartlarda kaleme alınmıştır. Senaryoda yazılan “Hadi gel” cümlesi robotik seslerle ifade edilmeye çalışılarak izleyiciye sunulmuştur. Film başında hamam böceğine “Gitme vakti, hadi gel” mesajını vermek isteyen Wall-e bir takım robotik sesler çıkarır ve elini hamam böceğine doğru uzatır. Ve seyirci o sahnedeki diyaloğu duymuş olur. Bir tiyatro senaryosu gibi yazıldığını düşünmek de mümkündür yahut Amerikan senaryosu tadında. Zira açıklamalı parantezler kullandığını belirten Andrew, müziğin ve görselliğin oluşturduğu ritmik heyecanı dile getiriyor. (Billington, 2008).  Dan O'Bannon'un Alien'in senaryosundan çok ilham aldım, diye söze başlayan Andrew, farklı kurgu tekniklerini kullandığını ifade ediyor (Frosty, 2008). Bilgisayarda tasarlanan ve yapıma alınan animasyon filmlerin gerçeklikteki etkilerini görebilmek adına, düşlemlerin gerçek dünyada var olan lensler ve kamera hareketleri üzerinden denenmesi büyük bir emeğin işareti olarak eğlenceli bir sürecin yaşandığını gösteriyor olabilir. 4 ödülün sahibi olan bu filmin, bunu hak ettik dercesine haykırıyor.  Tabi bu süreçlerin sağladığı inandırıcılık etkisi seyirciyi büyülediği için gönüllerin Wall-e’si ayrı bir anlam kazanmayı da ihmal etmiyor.  
Robot karakterler hakkında kademeli olarak bilgi verirken nesneyi tarama hareketi (Wineyard, 2010) kullanılmış olabilir. Uzay mekiği dünyaya indiğinde Wall-e saklanır ve mekikten inen bir düzenek Eve bırakmak için Wall-e’nin tam önüne düşer. Düzenek uygunluk araştırması yaparken netlik tekrar Wall-e’ye ön plana kayar. Bu sahne için arka plandan ön plana geçiş (Wineyard, 2010) tekniği uygulandığı söylenebilir. Düzenek Eve bırakıp gittikten sonra Wall-e ve Eve’in ilk karşılaşması anında Eve silahını aktif eder bir patlama anı yaşanır ve kamera aniden hamam böceğini ve onun merakını bize gösterir. Bu sahne yıldırım pan hareketi (Wineyard, 2010) için bir örnek teşkil edebilir. Uzay sahnelerinde kullanılan netlik geçişi (Wineyard, 2010), Axiom gemisine giderken kullanılan ve uzayı farklı bakış açılarıyla bir sahnede gösterebilen bir kamera hareketi olarak kullanmış olabilir. Uzayda yer çekiminin etkisi dikkate alınarak kameranın salınımı ters çevirme hareketi (Wineyard, 2010) yardımıyla da sağlanmış olabilir. Wall-e’nin ana kartı hasar gördükten sonra Wall-e’nin gözünden Eve’yı bulanık gördüğümüz bir sahneyle karşılaşırız. Bu sahne için Netliği Bozma hareketi (Wineyard, 2010) uygulanmış olabilir. Pan hareketleri karakterler arası geçişlerde ve tilt hareketi uzay mekiklerinin havalanması gibi durumlarda sıklıkla kullanılmakta.
Özgür ve baskısız bir ortamda çalışıldığı ifade edilse de zaman ve nakit tasarrufu adına filmin bazı sahnelerinin storyboardtan silindiği de bilgiler arasında. Fakat yönetmen filmin güzelliğinden bir şey kaybetmediğini söylemekten çekinmiyor (Billington, 2008).

Kurgu Teknikleri
Filmde süregiden heyecanı dorukta tutmak ve izleyiciye yaklaşan son temayı hatırlatmak adına Kılavuz kurgu kullanıldığı söylenebilir. Kılavuz kavram kurgu yapısı temanın yinelenmesi üzerine kuruludur (Yıldız, 2015) ki Wall-e ve Eve’nin el ele tutuşmasını dikkatle bekleyen seyirci için hatırlatıcı ve tekrar edilen el imgeleri kılavuz kavram olarak nitelendirilebilir. Bitkinin kaybolması, bulunması, uzaydaki çatışmaların sıralanması arasında yinelenen aşkı simgeleyen el ele tutuşma imgelemi filmin genel heyecanını canlı tutarak, en heyecanlı sahneyi sonda sergileme eylemine hizmet ediyor gibi görünmekte.
Her plan içinde sergilenen çatışmalar olduğunu dile getirmek de mümkün. Her plan kendi içinde tez, antitez ve sentez bağlamında oluşur ve her sentez yeni bir tezi doğurur. Eve’nın kapınışı bir tez, Wall-e’nin Eve’yı uyandırma çabaları bir antitez ve peşinden uzaya çıkmasıyla birlikte Eve’nın uyanması sentezinde kaybolan bitkinin varlığıyla yeniden bir teze dönüşür. Daha kısa vadede ele almak gerekirse; Wall-e’nin kırmızı ışığı fark etmesi tez, onu takip edip, yakalamaya çalışması antitez ve ışığın kaynağı fark etmesi sentezi oluştururken o kaynağın bir uzay mekiğini dünyaya getiriyor oluşu yeni bir tezin başlamasıdır. Eisenstein’ın hala günceliğini koruduğu bu kuram çatışmaların seyirciyi ayakta tuttuğu ve plan içinde ayrılan bu parçaların asıl senteze ulaştırdığı da söylenebilir. Pudovki’nin kılavuz kavram kurgusuyla hatırlatılan ana sentez filmin sonunda el ele tutuşma eylemin gerçekleşmesi ve iki karakterin de bunun farkında olması vesilesiyle sağlanacaktır (Yıldız, 2015; Küçükerdoğan ve Yengin, 2015). Andrew bu durumu şu sözlerle ifade ediyor olabilir: Planlar içindeki olaylar sizin gördüklerinizle bir fakat hepsi kendi içinde hareketli ve aynı zamanda bitmiş durumda ve bir diğeriyle ilişkili. Filmin hızını korumak ve heyecan ve gerilimi yüksek tutmak adına Wall-e ve Eve arasındaki aşk ilişkisi sona saklanmıştır (Billington, 2008). Bu durum pek çok kuramcı ve yönetmenin benimsediği “en heyecanlı sahne son sahnedir,” teorisiyle de paraleldir.
Heyecanın ve gerilimin yüksek tutulduğu bu filmde Andrew, seyircinin doruğa ulaştığı sahnenin Eve’nın emirlerden ziyade Wall-e’yi tercih ettiği sahne olduğunu söyler (Frosty, 2008). Çağrışımı güçlendiren bu üst temsil süreci seyirciyi heyecanla kavuşma anına indeksler.
Griffith’in devamlılık kurgusunu (Küçükerdoğan ve Yengin, 2015) pek çok sinema filmde olduğu gibi bu filmde de gözlemlemek mümkün: Uzay aracı gürültüyle inmeye başlar, Wall-e tir tir titreyerek korkar.
Paralel kurgu aşamalarını kameranın bir Wall-e, bir Eve ve bir kaptanda olduğu sahne için düşünmek uygun olabilir. Aynı zaman dilimi içinde icra edilen olaylar peş peşe kurguda ifade edilir (Yıldız, 2015).

Yakın plan
Yakın plan çekimlerine sıklıkla başvurulmasa da duygu ifadelerini belirginleştirmek için tercih edilmiş olduğu söylenebilir. Tıpkı baş planın oyuncunun duygu ifadesine odaklanılması (Wineyard, 2010) için kullanılması gibi robotlar da baş plana duygu aktarımlarının gerçekleştiği zaman dilimlerinde alınmış. Eve’nın Wall-e’ye duygusal bir ifadeyle baktığı ve başlarının aşkla yaslanmasıyla beliren titreşim ifadesi ki öpücük olarak nitelendirebilir, baş planla sunulmuştur. Wall-e’nin sözel olmayan ipuçlarını aktif bir şekilde ifade ettiği gözleri ve hamam böceğinin antenleriyle kurduğu iletişim sahnesi de yakın plan da sunulmuştur. Genel plandan boy plana geçişler çoğunluktadır.  Bu durum seyircinin dikkatini yönlendirmede (Buyan, 2015) aktif olarak kullanılabilirken genelden ayrıntıya geçişleri kolaylaştıran ve insan gözünden inandırıcılığı arttıran bir durum olarak da değerlendirilebilir. Önce uzaktan görür sonra yakınlaşır ve ayrıntıları fark etmek gibi…

Antropomorfizm
Birbirimize isimlerimizi vererek tanışmak ve iletişim kurmak insanlara özgü bir yöntemdir. Wall-e karşılaştığı tehlikeler sonucu geliştirdiği iletişim kurma becerisini bu yöntemle film boyu sürdürür. Karşılaştığı ve iletişim kurma gereksinimi doğduğu anlarda önce kendini tanıtır ve karşısındakini ismini öğrenir, onlar artık arkadaştır. Aralarında bir bağ oluşmaya başlar tıpkı insanlarda olduğu gibi.
Âşık olmak eylemi de insan özgüdür ve tabi el ele tutuşma ihtiyacı. Hayvanların da ve bazı diğer canlılarında sarılma, sarmalanma ihtiyaçları vardır. Bu bilgiyi Harlow’un yaptığı sahte anne deneyi ile kanıtlamak mümkündür. Harlow yaptığı deney sonucu anne kelimesinin fizyolojik ihtiyaçları karşılayan bir varlık olmaktan öteye taşıdı (Santrock, 2015). Maymunların süt veren telden bir anne yerine yumuşak sarmalayan anneye sarılarak vakit geçirdikleri tespit edildi (Santrock, 2015). Bitkilerin de kökleriyle toprağa tutunması, onu sarmalaması örnek olarak gösterilebilir. Fakat el ele tutuşmak, dans etmek gibi özel atıflar insana özgüdür ve Wall-e bu atfı kendine hayal edinerek film boyu heyecanı ve gerilimi yüksek tutma adına hizmet eder.
Keşfetmek, meraklı olmak, daha agresif ya da daha sevecen olma gibi özelikler ise evrimseldir. İnsan dışındaki diğer pek çok tür içinde geçerliğini korur fakat planlama becerisi şimdilik sadece homo Sapiensler’e has bir özellik olarak görülmekte (Aunger ve Curtis, çev. 2016). Ve filmdeki gerilim anlarında robotların bunu üstlenebildiği görülür. Mesela Wall-e mekanik aletin Eve kodlu robotları tutarak aşağıdaki noktalara taşıdığını görür ve kendisi, sırada olan diğer Eve kodlu robotun önüne geçerek mekanik aletin farkında olmadan onu almasını sağlar. Bu planlanarak harekete geçisin bir örneğidir. Homo Sapiens’e ait olan bu özellik filmdeki kilit noktaların çözülmesine yardımcı unsurlardan biri haline gelir. Seyirci de akıllı bıdık hissi uyandıran ve heyecanı arttıran, şimdi ne olacak sorusunu sorduran aktif izleyicilere kapı açar.
İnsana ait özelliklerin diğer canlılara atfedilmesi bir ortaklıkla buluşulması ve seyircinin kendisini o yolculuğun içinde konumlandırabilmesine yardımcı olur. Gerçekçi kamera hareketleri ve inandırıcılığın yüksek olması yardımıyla da seyirci karakterle bütünleşebilir. Wall-e ile birlikte sevinip, Eve ile birlikte Wall-e için endişe edebilir. Âşık olma eylemi o kadar insanidir ki böylece filmin en doruk noktası Eve’in görevinden vazgeçip Wall-e’yi seçtiği an olabilir. Lakin insana özgü konuşma eyleminin oto pilota atfedilmesi onun benimsenen bir karakter olması için yeterli değildir. Bazen insani özellikler sergilese dahi insanları dehümanize etme eğilimi içerisinde oluruz. Bunu bir insanın yapacağını kabul etmeme, iç gurubu olumlamaya zarar verdiği için onu dış gruba atma eğilimi (Hogg ve Vaughan, 2011) içinde kötü grupta sınıflandırabiliriz. Otto ne kadar insan gibi akıcı bir konuşma diline hâkim olsa da görev tanımından çıkmaması, mantık yürütmesi ve bu konuşmanın sohbet eşliğinden ziyade otoriter tavırlar içerisinde gezinmesi Otto’yu dış gruba atfetmek için yeterli olabilecektir. Ve seyirci Otto kapandığı vakit derin bir “Oh!” çekecektir.

Filmdeki Simgeler Atıflar

Kaptanın Otto ile mücadele etmek için iki ayağının üzerine kalkması ve ilerlemesi evrim teorisine yapılan bir atıf olabilir. Homo Sapiens iki ayağının üzerine kalktı ve zekâsını kullanmaya başladı (Harari, çev. 2015). Daha üretici, daha aktif bir canlı olarak yoluna yeniden devam edebilir… Bu sahne adına “insanlık yeniden evrildi” söylemi dile getirilebilir.
Karakter analizlerinde de değinildiği üzere, karakterlerin kendi çizgilerinden yeni yollara sapmaları; geliştirilen yapay zekânın sınırsızlıklarına, bu yapay sürecinde bünyesinde barındırdığı kendi içinde evrilme ihtimallerine yapılan bir atfı simgeliyor olabilir.
Uzay gemisindeki misafirler için tasarlanan koltuk ve ekranlar bağlı ve hatta bağımlısı olduğumuz televizyon ve sosyal medyayı simgeliyor olabilirler. Tıpkı George Orwel tarafından kaleme alınan 1984 kitabında olduğu gibi ekranlar bireylerin dostu (Orwel, çev. 2011), akrabaları olmuştur. İnsanların arasındaki sağlıklı ve eleştirel iletişimin eksikliğine yapılmış olabilen bu atıf sosyal medya, içe çekilme, bağımlılık ve iletişim kopukluğunun doğurabildiği eleştirel yoksunluğu göstergeleri olabilir.
Oturulan koltuktan yaşanan pasif hayat, yemeklerin robotlar tarafından getirilmesi ve uzay gemisinde yaşanılan yüksek tüketici toplum ve bu popülasyona obezitenin eşlik etmesi, Amerika gittikçe artan obezite problemine atıf yapıyor ve gittikçe artan tüketici davranışlarına yönlendirilen bir bakış açısı sunuyor olabilir.
Filmde sergilenen eğitim sınıflarında A’nın Axiom gemisi olarak yaşamı temsil etmesi, B’nin parasal kaynak ve güce sahip yönetim kaynağını temsil ettiğine dair alfabetik öğelerin öğretilişi günümüz eğitim sistemine yapılan bir atıf olarak değerlendirebilir. Ezberletilen marşlar, diğer ülkeler üzerinden konumlandırılan vatanseverlik ve akabinde beklenen itaatkârlığa ve kapitalizm bünyesinde inşa edilen suskun işçiliğe bir atıf yapılmış olabilir.
Kılavuz kitaba seslenerek bilgi almaya çalışan Kaptan sahnesinde, gelişen teknolojinin bilgi aktarma yöntemlerini de değiştirdiği ve kitap okuma alışkanlığına etkisi vurgulanmak istenmiş olabilir. Teknoloji bağımlılığı yahut aşırı kullanımı da edinilen bilgi çeşidini belirliyor ve eleştirel düşünce yöntemini sınırlıyor olabilir.

Revize Film Wall-e

Bir filmi analiz etmek için gereken birden fazla izleme ilkesi filme karşı duyulan sempati olgusunu arttırabilir (bkn: salt maruz bırakma etkisi; Terry, çev. 2013). Bu düzlemde duygularımı paylaşmak istersem filme hiç dokunmadan tekrar tekrar izleme eğilimi doğuyor içinde. Lakin soğukkanlı olup üzerine düşündüğümde doğaya zarar vermiş, kendi evini yok olmanın eşiğine getirmiş insanın insan ırkının yüceliğinden arınamayıp kendini çözümün en değerli parçası olarak görmeye devam etmesi dikkatimi çekiyor. Geleceğe dair umudu beslemeye çalışan bu yaklaşıma diğer canlıların önemi ve değeri eklenseydi daha umut dolu bir yaklaşım olabilirdi. Evrim çevreye uyum sağlayabilen canlıların yaşamasına imkân tanısa da hiçbir ilişki tek taraflı değildir. Canlılar da evrimi ve doğayı desteklemeye devam ederler. Filmde etkin karakterlerden biri olabilecek bir hayvan karakter katmak isterdim. Yeniden kolonileşmenin bir parçası olduklarını ve doğanın dengesine bizlerden daha fazla yardımcı olduklarını gösteren sahneler eklemek isterdim. Bunun için bir son sahne eklemek bile yeterli olabilirdi. Wall-e ve Eve el ele tutuştuktan sonra ilk canlı türlerinden olan deniz amiplerinden topraktaki ayrıştırıcılara geçen ve bitkinin değerli besin kaynağına ulaşmasına vesile olan bir sahneden tekrar denizdeki amiplere geçer ve arka planı canlandırarak su içen bir hayvanın görüntüsünü ekrana verirdim. O da kökleriyle değerli besin kaynaklarından birini sarmış olan başka bir sarmal bitkiyi yerken yanında sıralanan diğer değerli bitkilerin büyümelerine yardımcı olduklarını görür ve filmdeki birden fazla bitkinin yeşerdiğini gösteren sahneye geçer ve yine tekrar başkarakterlerimize bağlardım.
Filmdeki dünyaya dönüş rotasının belirlendiği sahnedeki güldürü unsuru katan başlıkları hiç kullanmazdım. Zira başlık kaptan için kullanılmıyor. Yaşamsal bir önem arz ediyorsa geminin kaptanında neden yok. Dünya’ya dönüş yolculuğundaki hızlı gidişat yüzünden nefes alış-verişin dengelenmesi içinse kaptanda da olmalı. Dünyada var olan bir gazdan şüphe ediliyorsa hiç dönülmemeli ki zaten geminin kapısı açıldığında kimse de o maskelerden olmuyor. Ani bir değişimi betimleyen ve gerilim arasında güldürü unsuru olarak değerlendirilen başlıklar pek mantıklı bir adım sayılmaz.  Onun yerine ekranların açılması kâfi olacaktır. Nereden olduğunun farkına varan ve tuhaf tepkiler veren insanlar gerilimi azaltıcı görevi üstlenip aynı etkiyi yaratabilirdi, belki.
Büyük bir ilgi ve hayranlıkla incelediğim kurgu teknikleri ve kamera hareketleri için bir değişiklik önerisi sunamıyorum zira yeterli bir donanımım olduğunu düşünmüyorum. Robotik sesler ve tercih edilen müzikler ise benim açımdan muazzam.

Yönetmen Andrew Stanton*
Stanton, Hello Dolly, Out There filmlerinin müzik üzerinden etkileri tartışılmıştır. Finding Nemo filminin kattığı donanım ve bilgilerin yanı sıra sahip olduğu ünün de Wall-e filmi için çalışırken etkili olduğunu ayrıca belirtiyor (Frosty, 2008). Stanton, çocuk edebiyatına ilgisi, müzik ve sinema filmlerinden etkilenmesinin izlerini işine çok iyi yansıtıyor, görünmekte.
Andrew Stanton
Film yönetmeni, senarist, yapımcı ve seslendirme sanatçısı
Andrew Stanton 3 Aralık 1965 tarihinde doğmuş, 1987 yılından itibaren alanında etkin bir şekilde görev almıştır. 1991 yılında evlenen Stanton’un 2 tane çocuğu vardır. Kendini sinema dünyasında animasyona ve çocuk literatürüne adadığı söylenebilir lakin icra ettiği filmler yetişkin dünyasına da hitap etmektedir. Stanton aynı zamanda dizi bölümlerinde seslendirme sanatçısı olarak da görev almıştır.

Filmleri: Somewhere in the Arctic- Kısa film, 1988
               Toy Story, Oyuncak Hikayesi, 1995
               A Bug’s Life, Bir Böceğin Yaşamı, 1998
               Toy Story 2, Oyuncak Hikayesi 2, 1999
               Buzz Lightyear of Star Command: The Adventure Begins,
               Buzz Işık yılı Yıldız Komando: Macera Başlıyor, 2000
               Monstruos University, Sevimli Canavarlar, 2001
               Finding Nemo, Kayıp Balık Nemo, 2003
               Exploring the Reef, Kısa film, 2003
               The Incredibles, İnanılmaz Aile, 2004
               Cars, Arabalar, 2006
               Wall-e, Vol-i, 2008
               Burn-e, Kısa film, 2008
               Toy Story, Oyuncak Hikâyesi 3, 2010
               John Carter, İki Dünya Arasında, 2012
               Party Central- Kısa film, 2013
               Finding Dory, Kayıp Balık Dori, 2016
Somewhere in the Arctic, Kayıp Balık Nemo, Kayıp Balık Dori, John Carter, Bir Böceğin Yaşamı ve Vol-i filmlerinin hem yönetmen hem senaristliğini üstlenmiştir. Oyuncak Hikayesi serisi, Party Central ve Burn-e filmlerinin ise senaristliğini paylaşmıştır. İnanılmaz Aile, Arabalar ve Buzz Işık Yılı filmlerinde ise seslendirme sanatçısı olarak görev almıştır.
2003 yılında En İyi Animasyon filmi dalında Kayıp Balık Nemo ile ödülünü almış, 2008 yılında aynı ödülü Vol-i takip etmiştir. Kayıp Balık Nemo, Vol-i ve Oyuncak Hikâyesi filmleri için En İyi Özgün Senaryo dalında aday gösterilmiştir. Oyuncak Hikâyesi 3 ise En İyi Uyarlama Senaryo dalında aday olarak gösterilmiştir.
Stanton, tamamen bilgisayarda üretilen ilk film olan Oyuncak Hikâyesi’nin senaristliğini üstlendi. İki Oscar sahibi Stanton, çocukların kalbine işlemeyi çok iyi başarıyor.

Kesfeden.kim eğer siz de birer Keşifer iseniz takipte kalın!! Yazılarınızı, fotoğraflarınızı gönderebilirsiniz. kesfedenkim@gmail.com

*        Andrew stanton (t.b.), Andrew stanton, özgür ansiklopedi.      www.wikipedia.org/Andrewstanton
          Andrew stanton (t.b.), Ted speaker, film maker.  https://www.ted.com/speakers/andrew_stanton

KAYNAKÇA

Andrew stanton (t.b.), Andrew stanton, özgür ansiklopedi.  www.wikipedia.org/Andrewstanton
Andrew stanton (t.b.), Ted speaker, film maker.  https://www.ted.com/speakers/andrew_stanton
Aunger, R. ve Curtis, V. (2016). Kontrollü güç. (A. Turan, Çev.). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Billington, A. (2008, June 23). Interview: wall-e's writer and director andrew stanton. http://www.firstshowing.net/2008/interview-wall-es-writer-and-director-andrew-stanton/
Buyan, B. (2015). Hugo münsterberg. Sinema kuramları (2.Baskı) içinde (s.19-33). İstanbul: Su Yayınevi.
Davison, C., G. ve Neale, M., J. (2011). Kaygı bozuklukları. Anormal psikolojisi (7.Baskı) içinde (s.127-160). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Freud, S. (2011). Psikanaliz üzerine (16.Baskı). (A. Övneş, Çev.). İstanbul: Say Yayınları.
Frosty, S. (2008, November 17). Read a new ınterview with wall-e director andrew stanton. http://collider.com/read-a-new-interview-with-walle-director-andrew-stanton/
Gümüş, Ö. (2015). Etnik çatışma, ırkçılık ve soykırım. Siyaset psikolojisi (1. Baskı) içinde (s.113-161). Ankara: Nobel Yayınları.
Harari, N., Y. (2016). Hayvanlardan tanrılara sapiens (13.Baskı). (E. Genç, Çev.). İstanbul: Kolektif Yayınları.
Hogg, M., ve Vaughan, G. M. (2007). Gruplar ve grupta insan. Sosyal psikoloji (2.Baskı) içinde (629-643). Ankara: Ütopya.
Hogg, M., ve Vaughan, G. M. (2007). Yükleme ve sosyal bilgi. Sosyal psikoloji (2.Baskı) içinde (s.629-643). Ankara: Ütopya.
Kurt, H. (2010). Wall-e: Animasyon filmde gerçekçi kamera hareketleri. 21 Aralık 17. https://kisaiyidir.net/wall-e-animasyon-filmde-gercekci-kamera-hareketleri-yaratmak.
Küçükerdoğan, B. Ve Yengin, D. (2015). Sergei mikhailovich eisenstein. Sinema kuramları (2.Baskı) içinde (s.107-130). İstanbul: Su Yayınevi.
Orwel, G. (2011). Bin dokuz yüz seksen dört (40.Baskı). (C. Üster, Çev.). İstanbul: Can Yayınları.
Santrock, J. W. (2014). Yaşam boyu bakış açısı. Yaşam boyu gelişim (13.Baskı) içinde (s.179-183). Ankara: Nobel Yayınları.
Terry, S., W. (2013). Uyarana maruz kalmanın diğer etkileri. Öğrenme ve bellek (3.Baskı) içinde (46-80). Ankara: Anı.
Yıldız, S. (2015). Vsevolod ıllarıonovıch pudovkın. Sinema kuramları (2.Baskı) içinde (s.59-98). İstanbul: Su Yayınevi.
Zimbardo, P.G. and Boyd, J.N. (1999) ‘Putting Time in Perspective: A Valid, Reliable  
Individual-Differences Metric’, Journal of Personality and Social Psychology 77: 1271–88
Wineyard, J. (2010). Sinema çekim teknikleri. https://sinekutuphane.files.wordpress.com
Vol-i (t.b.), Vol-i, özgür ansiklopedi. www.wikipedia.org/Vol-i

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

EDEBİYATIN HASTA İNSANLARI "MI?"

Sosyal eşitsizlik ve ayrımcılık pek çok romanın da konusu olan sosyal bir süreçtir. İnsanlar tarafından yaratılmış ve koşulsuz bağlılık ...