WALL-E (VOL-İ) FİLM KÜNYESİ*
Bilim
Kurgu-Macera/ 98 dk
Yapım Yılı: 2008,
ABD
Gösterime Giriş Tarihi:
27 Haziran
2008 (ABD), 26 Eylül 2008 (Türkiye)
Yönetmen: Andrew Stanton
Yapımcı: Jim Morris, John Lasseter
Senarist: Andrew Stanton, Jim Reardon
Hikâye: Peter Docter
Oyuncular: Ben Burtt
Elissa Knight
Sigourney Weaver
Jeff Garlin
Fred Willard
John Ratzenberger
Kathy Najimy
Müzik: Thomas Newman, Peter Gabriel
Kurgu: Stephen Schaffer
Stüdyo: Pixar Animation Studios
Dağıtıcı: Walt Disney Pictures
Cinsi: Uzun
Metrajlı Sinema Filmi
Türü: 3D,
Animasyon, Bilimkurgu, Komedi, Macera
Dil: İngilizce
Bütçe: $ 180 milyon
Hasılat: $ 534,745,866
Görüntü
Yönetmeni: Roger Deakins, Jeremy Lasky, Daniel Feinberg
Ödüller
(2008): En İyi Animasyon Filmi Akademi Ödülü, En İyi Film
Çevrimiçi Film Eleştirmenleri Topluluğu Ödülü, En İyi Özgün Senaryo Çevrimiçi
Film Eleştirmenleri Topluluğu Ödülü, Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği En
İyi Film Ödülü.
*
Vol-i (t.b.), Vol-i, özgür ansiklopedi. www.wikipedia.org/Vol-i
Billington, A. (2008, June 23). Interview: wall-e's writer and director
andrew stanton. http://www.firstshowing.net/2008/interview-wall-es-writer-and-director-andrew-stanton/
WALL-E FİLM ANALİZİ
Bu yazıda sırasıyla Wall-e filminin konusunun,
etkin karakterlerin analizlerin, filmin kırılma noktalarının, filmin ana ve yan
temalarının, filmin çözüm bölümünün gerçekliğe dair duruşunun, dönem şartlarına
dair bakış açısının, filmin teknik özelliklerinin, filmdeki simgesel atıfların,
revize edilse çatısı altında sahnelenen yorumun ve yönetmen hakkında kısa bir
bilginin sunulduğuna şahit olacaksınız. Her başlık kendi içinde yoruma,
eleştiriye ve tartışılmaya açıktır. Mutlaka önce filmi izlemenizi daha sonra
yazıyı okumanızı tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.
Wall-e Filminin Konusu
Film;
karanlık, tozlu ve çöp binalarla dolu bir dünyada başlar. Çevre kirliliği ve
aşırı çöp birikiminin doğurduğu nedenlerle dünyanın insan ve hayvan hayatı için
temel yaşam koşulları tükenmiştir. 5 yıllık temizleme süreci için uzaya
gönderilen insanlar yeniden kolonileştirme için dünyaya gönderilecekken 700
yıldır uzayda Axiom adı verilen bir gemide yaşamaktadırlar her gün aynı
periyodu izleyerek. 700 yıldır ise dünyada sadece tek bir robot yaşar: Wall-e.
Wall-e her gün onun için programlanan görev akışını izlemeye devam eder. Fakat
Wall-e diğer robotlardan biraz farklıdır, kendi deneyimlerini hatırlar ve
duygusal tepkiler vermektedir. Dünya’ya yaşanılabilir ipucunu bulması adına
gönderilen Eve ile her şey değişecektir. Wall-e, Eve ve insanlığı bekleyen bu
serüvene bozuk robotlar ve başkarakterimizin dostu hamam böceği eşlik eder. Tüm
bu tozlu süreçlerin, çevre kirliliğinin Wall-e ve Eve’nın aşkı üzerinden
yürütüldüğü bir hikâyedir.
Karakterler
Wall-e
Dünya’daki
çevre kirliliğini önlem yöntemlerinden biri olarak üretilen çöp ayrıştırıcı Wall-e
robotlarından geriye kalan tek robottur. Hareket edebilen ve bu sayede duygusal
reaksiyonlarını iyi takip edebildiğimiz iki gözü, parmaklarıyla birlikte hareket
eden bir eli, çöp birikintilerini küp şeklinde birleştiren bir gövdesi ve tank
misali yürümesine ve hızlanmasına vesile olan ayakları vardır. Kahverengi
gövdesi, gri elleri ve gri gözü hâkimiyet renkleri savunurken, kırmızı E harfi
dikkat çeker. Wall-e’nin sahip olduğu “çalar” haznesi, oynat ve durdur
tuşlarına sahiptir ve bu ekran yeşil bir aktiflik katar Wall-e’ye. Güneş
enerjisiyle çalışan Wall-e geceleri uyur, günün ilk ışıklarıyla şarj olur.
Başkarakterimiz
Wall-e diğer temizleme robotlarından farklı bir yapıya sahiptir. Kurulumdan
sonra kendi içinde evrimleşen yapay zekâları anımsatır. Deneyimlerini hatırlar
ve duygusal tepkiler verir. Aynı zamanda onun için tanımlanan görev akışını da
takip ederek her gün çöp birikintilerini küp haline getirir ve sıralar. Bu
birikintiler içinde ise kendi için nesneler seçer Wall-e. Ve bu nesneler ya
kendi bedeni için gerekli parçalar yahut da izlediği ve tutkunu olduğu “Hello
Dolly” videosunda gördüğü veya benzettiği objelerdir. Bu objeler için kendine
bir dolap tasarlayan Wall-e için yaratıcı olduğunu da söylemek mümkündür. Eve’ya
kendini gösterebilmek için kendine benzer bir robot şekli yapmayı da ihmal
etmemişti.
Wall-e’nin
şekillenen bilinci için yapay bilinçten evrilen bir akışa sahip olduğunu
söylemek mümkün olabilir. Programlanan görev tanımlarından kendi seçimlerini ve
sonuçlarını yaşayan bir karakterle karşılarız ve bu karakter tıpkı bir çocuk
gibi yaşayarak öğrenmeye devam eder. Daha önce deneyimlemediği nesne
devamlılığını kırmızı ışığı kovalarken göremeyiz. Işığının arkasında yatan
kaynağı düşünmeden sadece ona odaklanır ve yakalamaya çalışır. Ve hatta eline
alamadığında şaşırır. Büyüyen ses efektiyle kendine gelen Wall-e ışık kaynağını
fark ederek kaçmaya çalışacaktır sonra. Wall-e aynı zamanda id ve süper ego
(Freud, 2011) arasında denge sağlamayı öğrenmiş gibi görünmektedir. Tehdit
algıladığı vakit pratik çözümler bulmaya çalışır ve çoğu kaçış odaklıdır. Korktuğu
zaman kutu şeklini alması, kendini güvende hissetmesi ve pratik ve yaratıcı
çözüm yolunu bulması adına zaman sağlıyor olabilir. Eğer sadece kaçıp,
saklanmayı tercih etseydi dürtülerinin kontrolünde olduğu söylenebilirdi lakin
vakit kazanan Wall-e her seferinde pratik çözüm yolları bulmaya devam eden bir
mekanizmaya sahip.
Wall-e
var olan sistem içerisinde ailesini kurmuş, işine giden ama aynı zamanda
eleştiri yapmaktan çekinmeyen, hem korkak hem de cesur olan bireyleri
çağrıştırır. Wall-e korktuğu zaman var olan uzuvları toplanarak bir kutu halini
alır, bedeni titrer, gözleri düşer. Ama Wall-e inandığı değerler uğruna adım
atmayı ve cesur olmayı da bilen güçlü bir karakterdir. Film boyu Wall-e’nin
aşkını ve aşkı için aldığı tehlikeleri izleyerek nefesini tutar seyirci.
Senarist
Wall-e için hem hayatında duyduğu en üzgün, hem de en tatlı karakter
sıfatlarını kullanmıştır (Billington, 2008). Aynı zamanda biraz sakar ve bir
parça obsesif örgütlenmesi olduğunu söylemek mümkündür. Obsesyonlar davetsiz
olarak akla gelen, tekrarlayan düşüncelerdir (Davison ve Neale, 2011). Yaratıcılığını
besleyen biriktirme eylemi dahi kendi içinde bir düzene sahiptir. Tek bir film
üzerinden hayatını adadığı el-ele tutuşma eylemi, bir düşünceye hayati
gereksinimlerden fazla çaba sarf etme, bu örgütlenmenin birer göstergeleridir.
Üzgündür çünkü Wall-e yalnızdır ve en önemlisi yalnızlığının farkındadır. Tek
dostu hamamböceğidir. Hamamböceği ile arasındaki ilişkide Wall-e otoriterdir.
Hamam böceği de onu bekler ve itaat eder. Belki de en büyük hayalidir
Wall-e’nin, âşık olmak ve onunla el ele tutuşmak. Eve ile ilişkisinde ise itaatkâr
olan Wall-e’dir. Eve’dan ve sahip olduğu silahtan çok korkar lakin bir yandan
da ona yakınlaşmak istemektedir. Ama inandığı değerler için Eve’ya bile karşı
gelebilmektedir. Bu değerlerden biri Eve’ya olan aşkı, o tehlikede olduğu zaman
kendini de tehlikede hissetmesi, diğeri ise Eve’nın görevini benimsedikten
sonra kazandığı bitkinin taşıdığı değerdir.
Wall-e’de
sihirli bir değnek var gibidir. İletişim kurduğu şeyleri programlanan çizgiden
çıkarıp hayatla tanıştırıyor ve gerçeklerle yüzleştiriyor. Bunların bazıları
Eve’ya olan aşkı bazıları sakarlıkları sayesinde olsa da Wall-e her seferinde
bunu başarıyor. Wall-e çocuk bilinci ve sevimliliğinde olsa da günümüz
dedelerini andırıyor olabilir. Sevimli, çocuk gibi, pratik ve yaratıcı
çözümleri olan dedeler… Tabi elbette Wall-e de büyüme çağındaki bir birey
gibidir. Bitkiyi kaybettiklerinde suçluluk ve hafif bir utanç hisseder, bu
duyguların kamçıladığı şey ise girişimciliktir (Santrock, 2015). Girişimcilik imgelemi
altında cesaretini koruyan Wall-e hatalarını telafi etmek için adımlar atmaya
başlar ve macera ilerler.
Wall-e,
Eve, Mop ve Bozuk robot karakterler; belli isim seslendirmeleri, ani tepkiler-
hayır, hadi canım vs…- ve önemli atfılar- dünya gibi- dışında insan dili
üzerinden konuşma diyalogları olmayan, sözel olmayan ipuçlarını aktif kullanan
karakterlerdir. Sahip oldukları mekanik özellikler üzerinden bu ipuçlarını
farklı sergileseler de aktif birer jest ve mimik uzmanları oldukları dile
getirilebilir. Wall-e iletişim gücünü hareket eden gözlerinden, bakışlarından,
çalar bölmesinden, müziklerinden ve aşkından alır. Wall-e aynı zamanda elini
tanıştığına memnun olmak için de kullanan bir karakterdir.
Eve
Eve,
beyaz renk hâkimiyetinde, elips bir gövde ve manyetik düzlem üzerinden bağlı
başı ve mavi gözleriyle dikkat çekmektedir. Sağ kolundan çıkan silahı etkili
patlamalara vesile olurken Wall-e gibi çıkabilen parmakları da vardır. Eve,
Wall-e’den çok daha hızlı ve uçabilen bir robottur. Uçarken mavi bir ışık
huzmesi içinde süzülür, bazen de beyaz. Eve’nın duygularını da Wall-e gibi en
iyi gözlerinden anlayabiliyoruz. Mavi gözleri elektronik hareket kabiliyetine
sahip ve hafif kısılan ve aşağı doğru kıvrılan gözleri Eve’nin eğlendiği, mutlu
olduğu mesajını verebiliyor.
Eve,
Wall-e’nin aksine id’in kontrolü altında gibidir. Sanki yaşamaya yeni başlamış
ve süper egoyu tanıyacağı deneyimli birine ihtiyacı varmış gibi: Wall-e gibi.
Tehdit anında tek çözüm yolu silahını kullanmak ve yok etmektir, kaçmak yerine
saldırmayı tercih ederken çok daha hızlıdır. Dolayısıyla biraz fazla agresif… Ahlaki
sonuçları düşünmeden, kendini korumak ve ihtiyaçlarını karşılamak adına dürtü
odaklı hareket ettiği (Freud, 2011) için süper egonun oluşmadığı söylenebilir.
Yeni doğan aşamasında olan Eve için temel güvene karşı güvensizlik (Santrock, 2015)
içinde olduğu ve bu yüzden tehlike anında saldırgan tutum sergilediği
söylenebilir. Güvenmeye başladıkça ateş etmeden önce durumu analiz etmek için
bekler. Bitki kaybolduğunda Wall-e’nin suçluluk duyması üzerine Eve da kendini
yetersiz hisseder. Çalışkanlığa karşı yetersizlik (Santrock, 2015) hissini
Eve’yı bozuk zannedip tamire gönderdikleri sahnede Eve’nın gözlerinden anlamak
mümkündür. Eve Wall-e’ye kızmıştır çünkü yetersiz değil tam tersi çalışkandır.
Eve için en önemli şey görevidir. Bu yüzden Wall-e’yi dünyaya gönderip bitkiyi
bulmak ister. Wall-e ile ikisi yepyeni deneyimler ve başa çıkma stratejileri
geliştireceklerdir. Grup hareketi, planlama gibi…
Wall-e
bir dedeyi andırıyorken Eve onun ergenliğe adım atmış torunu, tabi bu bir
benzetme Wall-e de henüz büyüme aşamasında, gibidir. Kendini keşfetmeye
başlamış, gerçeklikle yüzleşmeye adım atan Eve, dedesinin bilmediği akıllı
telefonlarla oyuncak bebek gibi oynasa da hayatı başarı odaklı, mesela sınav
kazanma hırsı içindeki bir ergen birey gibi, görev aşkı bağında yaşıyor. Eve,
Wall-e’yi şaşırtabilen bilgi ve donanıma sahiptir. Uzay gemisi ve programlarını
kullanabiliyor ve rubik çözmek onun için çok kolay. Ama tehlike ve diğer
problemler karşısında daha ilkel. Birbirlerinden öğrenecekleri ve birbirlerine
aktaracakları çok şey var, denilebilir. Ve gelişim yükselmeleri film boyu devam
edecektir.
Eve
de zamanla kendi içinde evrimleşme sürecini kazanır. Emirler için değil Wall-e
ve dünya için savaşır. Onun adına çizilen ve programlanan süreçten kendini ayırır
ve kendi dünyasıyla yüzleşir. Kendini
tanımaya başlar. Wall-e de Eve bitkiyi bırakıp onun isteğini yerine getirmek
istediği zaman kendini ve yaşamı anlamlandırma evresinde olduğu gösterir.
Kimliklerini kazanma aşamasında (Santrock, 2015) olan karakterler neyin daha
önemli olduğunu anlamlandırma ve karşılaştırma becerisine erişirler.
Wall-e
de Eve da filmin başından sonuna doğru gelişim evrelerinden geçerler. Yeni
doğmuş Eve süper egoyu yavaş yavaş tanır, Wall-e tanık olduğu toplumsal
sözleşmeye ayak uydurmaya çalışır. İkisi de yaşam boyu öğrenir aslında, herkes
gibi.
Hamam
böceği
Hamam
böceğinin animasyon halidir bu karakter. Kahverengi kabuklar ve iletişim
sağlamak için aktif olarak kullandığı antenleri… Bu antenlerin, hamam böceği
için iletişimi sahneye aktarmada en etkili araç olduğu söylenebilir. Wall-e’yi
anladığını belli ederken aynı zamanda ona sevecenlik yapmak için de kullanır.
Hamam böceği, Wall-e’nin sanki içinde saklanan diğer bir parçası gibidir.
İtaatkâr ama yaramaz, ilişki kurma konusunda bir adım önde, kendini
gösterebilen ve daha hareketli. Uzay yolculuğunda Wall-e’ye eşlik etmemesi
Wall-e’nin onu korumaya çalışmasıyla paralel olabilir. Lakin bu aynı zamanda
Wall-e’nin içinde sakladığı kendini keşfetme yolculuğu adına da hizmet veriyor
olabilir. Artık Wall-e de Eve için daha atılgan, daha hareketli ve her geçen
sahnede sanki daha haylaz ve buyruktur. Ve artık iletişim kurma cesareti ve
hevesini kazanmıştır. Karşılaştığı kişilerle ismini hitap ettikten sonra
dostluk kurmaya başlar. Onunla iletişim kuran her karakter bilir ki o
Wall-e. Hamam böceği diğer
karakterlerden farklı olarak belirli bir kelime haznesine sahip değil. Sadece
sesler çıkarır. Robotlarda görülen isim seslendirme yahut bazı tepkisel
isimlendirmeleri, hayır-olamaz- hadi canım vs., hamam böceğinde gözlemlemek
mümkün değil. Diyalogların görsel ve işitsel bir ritim halinde sergilendiği bu
senaryo için ilham verici bir karakter.
Auto
Oto
pilot tıpkı uçaklardaki otomatik pilot gibi geminin yönetiminden sorumlu yapay zekâ
ve programlama ürünüdür. Direksiyon misali yuvarlak bir halkası ve gemi
dümenleri gibi çevrilen kolları vardır. Ortasındaki kırmızı halka dikkat çekicidir.
Auto diğer mekanik karakterlerden farklı olarak insan gibi akıcı bir konuşma
diline sahiptir. Bulunduğu konum ve görevi bağlamında uygun bir özellik zira
kaptanla konuşma halinde olması gerekiyor. Auto, filmde aktif olduğu süre
boyunca tavanda gezinip yuvarlak haznelerden aşağı doğru tekrar inerek hareket
kabiliyetini sağlıyor. Filmde yürümek, koşmak gibi eylemlerden farklı bir şekilde
hareket eden tek karakter olduğu söylenebilir.
Auto
kendine verilen emirleri yerine getiren ve akışa uyan bir pilot. Kaptanın en
önemli yardımcısı ve tüm sorumlulukları üstlenen bir donanıma sahiptir.
İnsanlara ya da insanlığa dair program kodlarına itaat ediyor tıpkı “Ben Robot”
filminde yönetimi üstlenen yapay zeka gibi. İnsanlığı uzayda tutarak insanlığı
kendinden koruyor, sanki. Görevi uğruna her şeyi yapabilecek bir güce, yetkiye
ve donanıma sahip. Aldığı gizli emirle dünyaya dönüşü engellemeye hizmet
ediyor. Auto için asla Dünya’ya dönülemez. Ve bulunan bitki bu yüzden tehlike
arz ediyor. Ve bu bitkiye hizmet eden herkes de tehlikeli. Auto da tehlike
karşısında yok etmeyi tercih ediyor.
Kaptan
Uzay
gemisi Axiom’un kaptanıdır. Kemik-beden orantısını kaybetmiş, kendi koltuğuna
ve kendi yaşam çizgisine hapsolmuş bir birey. Beyaz üniforması içinde beyaz bir
ten. Siyah gözler, saçlar ve beyaz kaptan şapkası. Kendi deyimiyle de
nitelendirdiği gibi hiçbir şey yapmıyor. Sabah duyuları, hizmet eden robotlara
kendini bırakma… Geriye kalan her şey zaten programlanmış durumda.
Kaptan
meraklı ve hevesli biridir. Dünya ve eski dünya yaşantısı hakkında bilgi
edindikçe içinde bulunduğu distopik çizgiden arınarak dünyaya dönüşü hedefler.
Tehlike karşısında korkusuz ve dirençlidir. İnsanlığa öncü olan bir karakter
duruşuna hâkim. Otto’yla savaşıp aktif ve yararlı bireyler olabilecekleri
hayaline bağlı. Onunla birlikte tüm insanlık ayağa yeniden kalkıyor. Kaptan,
bitkinin bulunmasıyla eve dönüşün gerçekleşmesini engellemek için programlanmış
Otto ve yardımcısını saf dışı bırakır. Geriye başkarakterlerin hareketlenmesi
kalır.
Bozuk
Robotlar
Görevlerini
yerine getiremeyen robotlardır. Tersine açılan şemsiye, çekmek yerine üfleyen
süpürge, makyaj yapmada yararsız bir makyöz…
Bozuk
robotlar sisteme ve dolayısıyla programlandıkları hizmete karşılık vermeyen
robotlardır. Başkarakterlerimiz Wall-e ve Eve bu robotlarla tamirhane
diyebileceğimiz mekânda karşılaşır. Bu robotlarla birlikte ilerleyen bir grup
normu ve grup birlikteliği görmek mümkündür. Zira hedef gösterildikleri polis
robotlara karşı birlik içinde hareket edebilmişlerdir. Bozuk robotlar film
boyunca önemini koruyan diğer karakterler gibi sistemi takip etmemeleriyle
anlam kazanırlar. Böylelikle Wall-e çaldığı şarkıyla çağrışımsal gücü yani grup
normunu inşa etmiş ve grup aktivitesini başlatmış olur. Sisteme hizmet etmeyen
bozuk robotlar, sisteme karşı Wall-e ve Eve’yı koruyarak aynı zamanda
kendilerini de kurtarmış olurlar. Grup kazancı da zaten buradan doğar (Hogg ve
Vaughan, 2011). Tehlike anında birlik
olup, bozuk özelliklerini kullanarak rakiplerini saf dışı bırakırlar.
Bozuk
robotlar ötekileştirilen grupları temsil niteliğine sahip olabilir. Hasta, norm
dışı gibi özelliklerle ötekileştirdiğimiz bireyler kendi içinde grup normu
doğurma potansiyeline sahiptirler. Azınlık gruplar dışlandıkları için zaten var
olduğu yetersizlik ve özgüven eksikliği içinde sisteme karşı gelmeye daha
eğilimli olabilirler (Gümüş, 2015). Kaybedecekleri bir şey olmadığını düşünen
azınlık grup, kendi kurduğu norm içinde tehlikeye karşı birlikte mücadele eder.
Eleştirel ve korkusuz bir bakış açısına bürünebilirler. Seyirci de onları
hiçbir zaman başkarakterler kadar benimsemeyebilir ve bir basamak yahut
yardımcı olarak gördükleri bu grup üyeleri için gurur besleseler de yok
olmalarına yüksek tepki vermeyebilirler tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi…
Temizleyici
robot (Mop)
Diğer
robotlar arasında biraz daha küçük, beyaz renk ağırlıkta bir temizleme
robotudur. Küçük yuvarlak tekerlekleri yürüme hızına eşlik ederken, siyah ekran
üzerindeki yeşil gözleri sessiz diyaloglarının tamamlayıcısı gibidir. İki eli
arasına yerleştirilen elektronik fırça temizleme görevinin ana anahtarıdır. Bu
anahtar yabancı kirletici unsurları temizlemesinde etkin rol oynar.
Yabancı
kirletici unsur’un temizlenmesine koşullanmış bir araçtır, Mop. Obsesif
örgütlenmenin ötesinde kompülsif davranışlar da göze çarpmaktadır. Kompülsyonlar
kişinin yapmaya zorunlu hissettiği tekrarlayan davranışlardır, bu davranışlar
bireyi rahatlatır (Davison ve Neale, 2011). Mop, gördüğü yabancı kirletici
unsurları temizlemeden rahatlayamaz ve tekrarlayan bir temizleme periyoduna
takılır. Dünyanın kirini getiren Wall-e’yi temizlemek programına da uygun bir
yeni amaç doğurur. Bu süreç de “Ben Robot”taki sürece benzer bir özellik taşır.
Program amacına hizmet eden yeni hedef onun adına çizilen periyottan çıkmasına
vesile olur. Kompülsif adımlarının eseri olan yeni hedefi Wall-e ve Eve’nın
hayatını kurtarmaya yetecektir. Wall-e ile tanışan Mop bitki ve dünya
kavramlarından haberdar olur ve aynı hedef için kendini hazırlar.
Mary
ve John
Mary
ve John, uzay gemisinin yolcularından ikisi. Sahip oldukları koltukların
üzerinde her şey ayaklarına geliyor tıpkı gemideki diğer yolcular gibi.
Hologramlar ve ekranlar üzerinden iletişim halinde olan bireyler nerede
olduklarını bile unutmuş vaziyetteler. Uzay gemisinde bir havuzun olduğundan
bile habersiz kendileri için çizilen periyotta ilerlemektedirler. Wall-e ile
tanışan Mary ve John nerede olduklarının ve nasıl hapsedildiklerinin farkına
varırlar ve bu süreden sonra içinde bulundukları yaşantıyı anlamlandırmaya
çalışmaktadırlar.
Mary
beyaz tenli, kumral saçlı uzay gemisi yolcularından biridir. Ekrandan
arkadaşlarıyla sohbet halinde, hologram buluşmalarından bahsederken görürüz.
Wall-e’nin kendisinden koltuğu biraz itmesi ricası üzerine ekrandan kurtulup
içinde bulundukları ortama dikkat eder. John da diğerleri gibi ekrana bağlı
yaşar. Yanında ilerleyen kişiyle bile ekran üzerinden yürütülen bir ilişki
vardır. Trafik karmaşası sonucu yere düşen John, ekranın açılmasıyla
gerçeklerle yüzleşir. Yardımcı robotları beklemeyen Wall-e sayesinde tekrar
ekrana bağlanmak zorunda kalmaz ve sonra Mary ile tanışır. Bundan sonra ekran
üzerinden değil yüz yüze yürütülen bir ilişkiyi temsil etmeye başlayacaklardır.
Filmin Kırılma
Noktaları
Kırılma
noktası filmin seyrini değiştiren sahnelerdir. Wall-e filminin kırılma
noktaları aşağıdaki gibidir.
Eve’nın
Dünya’ya Gelişi
Bu
geliş belli bir seyirde hayatını devam eden Wall-e’nin yaşantısını değiştirmiş
ve filme aşk konusunun dahilini sağlamıştır.
Bitkiyi
tanımlayınca kapanan Eve ile Wall-e’nin uzaya çıkışı
Eve’yı
kazanmaya çalışan Wall-e’nin Eve’nın kapanmasıyla yaşadığı şaşkınlık, telafi
süreçleri ve en önemlisi bitkinin alınması için Eve’nın uzaya dönüşü ve
Wall-e’nin ona eşlik etmesi gidişatı bambaşka bir boyuta taşımıştır. Olay yeri
ve zaman kavramları sorgulanırken artık Wall-e için bile temel hedefi bitki
oluşturmaktadır.
Eve’nın
Wall-e’yi emirlerden öte gördüğü çöp kutusunda kurtuldukları an
Filmin
üçüncü ve son kırılma noktası. Her adımını görev tanımına göre atan Eve için
artık daha önemli bir tema gelişmiştir: sevgi. Bu sevgi ve birliktelikle ekip
ruhunu yansıtan karakterlerimiz için sorunu çözmek artık daha kolay olacaktır. Eve
ve Wall-e sevgilerini kanıtlar, duygusal akış tamamlanır, bitki bulunur, eve
dönüş sağlanır ve film boyu iple çekilen el ele tutuşma anı dünya içinde
kendini gerçekleştirir.
Filmin Ana Teması
Çevre
kirliliğinin yarattığı yaşamsal tehdit üzerinden betimlenen fotosentez yapan
bitkilerin tahribatının sonuçlarına, doğa ve insan dengesinin korunmasının
önemine dikkat çekilmiştir.
Filmin Yan Temaları
Filmde
betimlenen yan temalarda; hiçbir şey yapmamak değil çabalayarak umutla hareket
etmenin değerine, dostluğun ve grup dinamiklerinin yarattığı gücün değerine, içinde
barındığımız sistemin bir parçası olarak da yürütülebilen eleştirel düşüncenin
değerine, bağımsız bireyler olarak adımıza çizilen yoldan ayrı başarılabilecek
inançların ve süreçlerin olduğuna dair bir beklentiye değinildiği söylenebilir.
Filmin Çözüm Bölümleri
Ana
temanın çözümü için distopik bir süreçten ütopik bir sürece geçiş yapıldığı
söylenebilir. Bulgulanan tek fotesentetik canlının dünya da yeniden
sağlanabilecek olan döngüye yaptığı atıf olağan dışı kabul edilebilir. Çöp
yığını içinde yetişebilen bitkiler yeniden tüketim ve üretim döngüsüne giren
insanlar için yeterli olabilecek mi? Ütopik ve hayal ürünü olarak
değerlendirebileceğimiz çözüm bölümü vaat edilen bir umut ışığı olarak
tasarlanmış olabilir. Ve elbette içinde kendi ırkını olumladığı bir yanlılık
taşıyarak… İnsanlar ayağa kalktı ve bunu başarabilir, olumlu mesajıyla iç
grubun olumlanarak (Hogg ve Vaughan, 2011) desteklendiği dile getirilebilinir.
Ama kaptanın söylemiyle yetiştirebilecekleri pizza bitkileri aslında olası
gerçekliğe bir perde aralıyor da olabilir. Biz bir ütopya hayal ettik ama
bakalım insanlık bu sefer neler başaracak, mesajıyla…
Filmin
kırılma noktalarındaki çözümler de fantastik kalmaktadır. Eve geldiğinde uzay
mekiğinin yarattığı deprem etkisinden Wall-e’nin toprağı kazarak saklanıp
kurtulabilmesi, Eve’nın peşinden giden Wall-e’nin uzay mekiğiyle birlikte
parçalanmadan uzaya çıkabilmesi ve çöp atığı bölgesinden küçücük robotun kapıyı
kapatmayı engelleyerek iki robotun yükünü de taşıyarak kurtulmalarına vesile
olması, fantastik süreçlerdir. Lakin seyirciyi içine çeken bir yapıya sahip
olduğu ve animasyonun tadını verdiği de söylenebilir.
Planlar
içindeki sentezlerin pek çoğu da fantastiktir. Wall-e’nin fırlatılan uzay
aracındaki patlamadan yangın söndürücü yardımıyla kurtulabilmesi, verilen
elektrik şokundan sonra dahi yara almış ana kartıyla hasta da olsa aktifliğini
korumaya devam etmesi hatta ana kartı değiştikten sonra Eve’yı hatırlaması bile
fantastik ve hatta ütopik bir çözüm süreci olarak görülebilir.
Çöp
birikintilerinin sıkıştırılarak depolanması kinayeli bir çözüm senaryosu
olabilir. Günümüz çöp imha süreçlerine gönderme yapabilen bu çözüm yönteminin
tıpkı dünya ve denizler gibi sonsuz düşünülen uzayda devam etmesi mesajın
vurgulanması adına kullanılan bir yöntem olabilir. Gelecek yönelimli bellek
süreçlerinden (Zimbardo and Boyd, 1999) yoksun bir çözüm mekanizmasıyla işleyen
bir toplumun doğurduğu çevre kirliliği ve doğanın değişen dengesine önerilen
çözüm yollarına- tıpkı çöp atıklarının şehir dışlarında biriktirilmesi gibi-
yapılan atfın uzay kolonisinde devam ediyor olması kinayeyi pekiştiren bir
değer olarak görülebilir. Gerçekçi olmayan bu çözüm yolunun öğretici olmadığı
söylenemez öyle değil mi?
Lakin
bu süreçlerin vermek istediği mesajlar da didaktik öğeler olarak görülebilir.
Doğanın korunumu, bitkilerin yaşamsal değer ifade ettiğini gösteren çözüm
perdeleri sahnelenmiştir, denilebilir. Dostluğun ve aşkın gücü, hayallerinin
peşinden gitme olgusu etrafında şekillenen süreçlerin parçası olan çözüm
senaryolarını sadece fantastik olarak değerlendirmek indirgemeci bir tutumun
göstergesi olarak düşünülmelidir.
Film Dönem Şartlarını
Nasıl Yansıtıyor
2110
yılından 700 yıl sonrasını tahmin etmek hayli zor olsa da çöp ve çevre
kirliliğinin dünyayı yaşanılabilir merkez olmaktan çıkarma ihtimalinin
büyüklüğü doğrudur. Gün geçtikçe artan çevre kirliliği ve yok edilen ormanlar
doğanın ve dünyanın dengesini bozmaya yetecek düzeyde gittikçe artmaya devam
ediyor. Ve bu süreçte geri dönüşüme verilen ilgi yetersiz kalıyor. Sadece çöp
salınımı değil, artan karbondioksit salınımı ve beraberinde azalan fotosentez
eylemi daha fazla karbondioksitin birikimine vesile olurken dünyanın ısısı gün
geçtikçe artıyor. Çöpler temizlense dahi geriye temel besin kaynağı olan su
elementini barındıran bir dünya kalabilir mi, tartışmalıdır.
2017
yılında kamyonetlerin tuzla buz olduğu arıtma makineleri varken Wall-e’den daha
işlevsel robotlar üretilmiş olması muhtemeldir. Lakin Wall-e 2008 döneminin çöp
arıtma sistemlerinin yetersizliğine yapılan bir atıf sonucu da doğmuş olabilir
ki 2017 sistemleri dahi yeterli değildir.
Uzayda
süzülen bir uzay gemisi, yapay zekâyla yürüyen otomatik süreçler ise hayli
olası görülmekte. Obezite ise yer çekimi değişmeksizin dahi günümüzün
problemleri arasında.
Dünya’nın
etrafında Satürn’ünün uyduları gibi parlayacak bir yapay toz bulutu olması da
hayli mümkün. O zamana kadar yarış halindeki ülkeler bile kalmadan ceplerde
taşınan telefon gibi uzaya uydu göndermek normal bir gereksinim olacak belki
de.
Filmin Teknik
Özellikleri
Kamera,
ışık hareketleri ve ses
Kamera
hareketleri, ışıklar ve lensler üzerinde görüntü yönetmenlerinin büyük payı
olduğunu dile getiriyor, Andrew Stanton (Billington, 2008). Her bir sahne için
atanan görüntü yönetmenleri varmışçasına çalışılmış (Kurt, 2010). Bu sayede
gerçekçi görüntüler elde edildiğini ve seyircilerin dikkatlerini daha kolay verebildikleri
ifade edilebilir. Gerçek bir sinema filmi çekime alınıyormuşçasına focus
puller, görüntü yönetmeni, stedicam hareketleri dikkate alınıp hesap edilmiş ve
hatta raylı sistemlerin, dolly gibi ekipmanların etkileri taklit edilerek
kurguya aktarılmıştır. Bazı sahnelerin gerekli ekipmanlarla denenip görüntüye
etkisi test edildikten sonra animasyon aşamasına geçildiği de verilen bilgiler
arasında (Kurt, 2010). Pek çok animasyonda eksikliği hissedilen derinlik hissi
üzerindeki başarısını da gerçek sinema filminde dikkatle seçilen lenslerin
denenerek kullanılmasına, inandırıcı görüntüler etkilerini Panavison
lenslerinin taklit edilmesine borçlu olduğu dile getiriliyor. Lenslerin farklı
kimyada sahip oldukları keskinlik, doygunluk ve görsel dokuları ayrı ayrı
hesaplanarak tercih edilmiştir (Kurt, 2010). Uzay sahnesinde ise yer çekimi
etkisi göz önüne alınarak başkarakterlele birlikte kameranın da salınımı göz
önüne alınmıştır ve böylece hareket halinde olan ve uzayda salınan bir
kameranın gözünden sahneleri tanırız (Frosty, 2008).
Pixar
ile çalışmanın ve Kayıp Balık Nemo’nun sağladığı avantajların Wall-e filmini
etkilediğini belirten Andrew, özgür ve baskısız hissederek filmi tamamladığını
dile getiriyor. Teknoloji sınırlamalarına takılmadan, istedikleri ve
yapılabilirlik ölçüsünde tüm ses ve görüntülere ulaşabildiğini anlatıyor.
Robotik sesleri Apple uygulamalarıyla yapıldığını dile getiren Andrew, Nemo’nun
sağladığı donanım ve çocuk literatürüne olan merakı vesilesiyle film
müziklerini seçmek de zorlanmadığını dile getiriyor. Hello Dolly ve Out There
yapımlarından etkilendiğini belirten Andrew, film sahnelerinin Wall-e’yi bu
denli etkilemesinden memnun olduğunu ifade ediyor (Bullington, 2008; Frosty,
2008).
Film
az diyaloglardan oluşan bir eser hissi rahatsa da senaryo normal standartlarda
kaleme alınmıştır. Senaryoda yazılan “Hadi gel” cümlesi robotik seslerle ifade
edilmeye çalışılarak izleyiciye sunulmuştur. Film başında hamam böceğine “Gitme
vakti, hadi gel” mesajını vermek isteyen Wall-e bir takım robotik sesler
çıkarır ve elini hamam böceğine doğru uzatır. Ve seyirci o sahnedeki diyaloğu
duymuş olur. Bir tiyatro senaryosu gibi yazıldığını düşünmek de mümkündür yahut
Amerikan senaryosu tadında. Zira açıklamalı parantezler kullandığını belirten Andrew,
müziğin ve görselliğin oluşturduğu ritmik heyecanı dile getiriyor. (Billington,
2008). Dan
O'Bannon'un Alien'in senaryosundan çok ilham aldım, diye söze başlayan Andrew,
farklı kurgu tekniklerini kullandığını ifade ediyor (Frosty, 2008). Bilgisayarda
tasarlanan ve yapıma alınan animasyon filmlerin gerçeklikteki etkilerini
görebilmek adına, düşlemlerin gerçek dünyada var olan lensler ve kamera
hareketleri üzerinden denenmesi büyük bir emeğin işareti olarak eğlenceli bir
sürecin yaşandığını gösteriyor olabilir. 4 ödülün sahibi olan bu filmin, bunu hak
ettik dercesine haykırıyor. Tabi bu
süreçlerin sağladığı inandırıcılık etkisi seyirciyi büyülediği için gönüllerin
Wall-e’si ayrı bir anlam kazanmayı da ihmal etmiyor.
Robot karakterler hakkında kademeli olarak bilgi verirken nesneyi
tarama hareketi (Wineyard, 2010) kullanılmış olabilir. Uzay mekiği dünyaya
indiğinde Wall-e saklanır ve mekikten inen bir düzenek Eve bırakmak için
Wall-e’nin tam önüne düşer. Düzenek uygunluk araştırması yaparken netlik tekrar
Wall-e’ye ön plana kayar. Bu sahne için arka plandan ön plana geçiş (Wineyard,
2010) tekniği uygulandığı söylenebilir. Düzenek Eve bırakıp gittikten sonra
Wall-e ve Eve’in ilk karşılaşması anında Eve silahını aktif eder bir patlama anı
yaşanır ve kamera aniden hamam böceğini ve onun merakını bize gösterir. Bu
sahne yıldırım pan hareketi (Wineyard, 2010) için bir örnek teşkil edebilir. Uzay
sahnelerinde kullanılan netlik geçişi (Wineyard, 2010), Axiom gemisine giderken
kullanılan ve uzayı farklı bakış açılarıyla bir sahnede gösterebilen bir kamera
hareketi olarak kullanmış olabilir. Uzayda yer çekiminin etkisi dikkate
alınarak kameranın salınımı ters çevirme hareketi (Wineyard, 2010) yardımıyla
da sağlanmış olabilir. Wall-e’nin ana kartı hasar gördükten sonra Wall-e’nin
gözünden Eve’yı bulanık gördüğümüz bir sahneyle karşılaşırız. Bu sahne için
Netliği Bozma hareketi (Wineyard, 2010) uygulanmış olabilir. Pan hareketleri
karakterler arası geçişlerde ve tilt hareketi uzay mekiklerinin havalanması
gibi durumlarda sıklıkla kullanılmakta.
Özgür ve baskısız bir ortamda çalışıldığı ifade edilse de
zaman ve nakit tasarrufu adına filmin bazı sahnelerinin storyboardtan silindiği
de bilgiler arasında. Fakat yönetmen filmin güzelliğinden bir şey
kaybetmediğini söylemekten çekinmiyor (Billington, 2008).
Kurgu Teknikleri
Filmde süregiden heyecanı dorukta tutmak ve izleyiciye
yaklaşan son temayı hatırlatmak adına Kılavuz kurgu kullanıldığı söylenebilir.
Kılavuz kavram kurgu yapısı temanın yinelenmesi üzerine kuruludur (Yıldız,
2015) ki Wall-e ve Eve’nin el ele tutuşmasını dikkatle bekleyen seyirci için
hatırlatıcı ve tekrar edilen el imgeleri kılavuz kavram olarak nitelendirilebilir.
Bitkinin kaybolması, bulunması, uzaydaki çatışmaların sıralanması arasında
yinelenen aşkı simgeleyen el ele tutuşma imgelemi filmin genel heyecanını canlı
tutarak, en heyecanlı sahneyi sonda sergileme eylemine hizmet ediyor gibi görünmekte.
Her plan içinde sergilenen çatışmalar olduğunu dile getirmek
de mümkün. Her plan kendi içinde tez, antitez ve sentez bağlamında oluşur ve
her sentez yeni bir tezi doğurur. Eve’nın kapınışı bir tez, Wall-e’nin Eve’yı
uyandırma çabaları bir antitez ve peşinden uzaya çıkmasıyla birlikte Eve’nın
uyanması sentezinde kaybolan bitkinin varlığıyla yeniden bir teze dönüşür. Daha
kısa vadede ele almak gerekirse; Wall-e’nin kırmızı ışığı fark etmesi tez, onu
takip edip, yakalamaya çalışması antitez ve ışığın kaynağı fark etmesi sentezi
oluştururken o kaynağın bir uzay mekiğini dünyaya getiriyor oluşu yeni bir
tezin başlamasıdır. Eisenstein’ın hala günceliğini koruduğu bu kuram
çatışmaların seyirciyi ayakta tuttuğu ve plan içinde ayrılan bu parçaların asıl
senteze ulaştırdığı da söylenebilir. Pudovki’nin kılavuz kavram kurgusuyla
hatırlatılan ana sentez filmin sonunda el ele tutuşma eylemin gerçekleşmesi ve
iki karakterin de bunun farkında olması vesilesiyle sağlanacaktır (Yıldız,
2015; Küçükerdoğan ve Yengin, 2015). Andrew bu durumu şu sözlerle ifade ediyor
olabilir: Planlar içindeki olaylar sizin gördüklerinizle bir fakat hepsi kendi
içinde hareketli ve aynı zamanda bitmiş durumda ve bir diğeriyle ilişkili.
Filmin hızını korumak ve heyecan ve gerilimi yüksek tutmak adına Wall-e ve Eve
arasındaki aşk ilişkisi sona saklanmıştır (Billington, 2008). Bu durum pek çok
kuramcı ve yönetmenin benimsediği “en heyecanlı sahne son sahnedir,” teorisiyle
de paraleldir.
Heyecanın ve gerilimin yüksek tutulduğu bu filmde Andrew,
seyircinin doruğa ulaştığı sahnenin Eve’nın emirlerden ziyade Wall-e’yi tercih
ettiği sahne olduğunu söyler (Frosty, 2008). Çağrışımı güçlendiren bu üst
temsil süreci seyirciyi heyecanla kavuşma anına indeksler.
Griffith’in devamlılık kurgusunu (Küçükerdoğan ve Yengin,
2015) pek çok sinema filmde olduğu gibi bu filmde de gözlemlemek mümkün: Uzay
aracı gürültüyle inmeye başlar, Wall-e tir tir titreyerek korkar.
Paralel kurgu aşamalarını kameranın bir Wall-e, bir Eve ve
bir kaptanda olduğu sahne için düşünmek uygun olabilir. Aynı zaman dilimi
içinde icra edilen olaylar peş peşe kurguda ifade edilir (Yıldız, 2015).
Yakın
plan
Yakın
plan çekimlerine sıklıkla başvurulmasa da duygu ifadelerini belirginleştirmek
için tercih edilmiş olduğu söylenebilir. Tıpkı baş planın oyuncunun duygu
ifadesine odaklanılması (Wineyard, 2010) için kullanılması gibi robotlar da baş
plana duygu aktarımlarının gerçekleştiği zaman dilimlerinde alınmış. Eve’nın
Wall-e’ye duygusal bir ifadeyle baktığı ve başlarının aşkla yaslanmasıyla
beliren titreşim ifadesi ki öpücük olarak nitelendirebilir, baş planla
sunulmuştur. Wall-e’nin sözel olmayan ipuçlarını aktif bir şekilde ifade ettiği
gözleri ve hamam böceğinin antenleriyle kurduğu iletişim sahnesi de yakın plan
da sunulmuştur. Genel plandan boy plana geçişler çoğunluktadır. Bu durum seyircinin dikkatini yönlendirmede
(Buyan, 2015) aktif olarak kullanılabilirken genelden ayrıntıya geçişleri
kolaylaştıran ve insan gözünden inandırıcılığı arttıran bir durum olarak da
değerlendirilebilir. Önce uzaktan görür sonra yakınlaşır ve ayrıntıları fark
etmek gibi…
Antropomorfizm
Birbirimize
isimlerimizi vererek tanışmak ve iletişim kurmak insanlara özgü bir yöntemdir. Wall-e
karşılaştığı tehlikeler sonucu geliştirdiği iletişim kurma becerisini bu
yöntemle film boyu sürdürür. Karşılaştığı ve iletişim kurma gereksinimi doğduğu
anlarda önce kendini tanıtır ve karşısındakini ismini öğrenir, onlar artık
arkadaştır. Aralarında bir bağ oluşmaya başlar tıpkı insanlarda olduğu gibi.
Âşık
olmak eylemi de insan özgüdür ve tabi el ele tutuşma ihtiyacı. Hayvanların da
ve bazı diğer canlılarında sarılma, sarmalanma ihtiyaçları vardır. Bu bilgiyi
Harlow’un yaptığı sahte anne deneyi ile kanıtlamak mümkündür. Harlow yaptığı
deney sonucu anne kelimesinin fizyolojik ihtiyaçları karşılayan bir varlık
olmaktan öteye taşıdı (Santrock, 2015). Maymunların süt veren telden bir anne
yerine yumuşak sarmalayan anneye sarılarak vakit geçirdikleri tespit edildi
(Santrock, 2015). Bitkilerin de kökleriyle toprağa tutunması, onu sarmalaması
örnek olarak gösterilebilir. Fakat el ele tutuşmak, dans etmek gibi özel
atıflar insana özgüdür ve Wall-e bu atfı kendine hayal edinerek film boyu
heyecanı ve gerilimi yüksek tutma adına hizmet eder.
Keşfetmek,
meraklı olmak, daha agresif ya da daha sevecen olma gibi özelikler ise
evrimseldir. İnsan dışındaki diğer pek çok tür içinde geçerliğini korur fakat
planlama becerisi şimdilik sadece homo Sapiensler’e has bir özellik olarak
görülmekte (Aunger ve Curtis, çev. 2016). Ve filmdeki gerilim anlarında
robotların bunu üstlenebildiği görülür. Mesela Wall-e mekanik aletin Eve kodlu
robotları tutarak aşağıdaki noktalara taşıdığını görür ve kendisi, sırada olan
diğer Eve kodlu robotun önüne geçerek mekanik aletin farkında olmadan onu
almasını sağlar. Bu planlanarak harekete geçisin bir örneğidir. Homo Sapiens’e
ait olan bu özellik filmdeki kilit noktaların çözülmesine yardımcı unsurlardan
biri haline gelir. Seyirci de akıllı bıdık hissi uyandıran ve heyecanı
arttıran, şimdi ne olacak sorusunu sorduran aktif izleyicilere kapı açar.
İnsana
ait özelliklerin diğer canlılara atfedilmesi bir ortaklıkla buluşulması ve
seyircinin kendisini o yolculuğun içinde konumlandırabilmesine yardımcı olur.
Gerçekçi kamera hareketleri ve inandırıcılığın yüksek olması yardımıyla da
seyirci karakterle bütünleşebilir. Wall-e ile birlikte sevinip, Eve ile
birlikte Wall-e için endişe edebilir. Âşık olma eylemi o kadar insanidir ki
böylece filmin en doruk noktası Eve’in görevinden vazgeçip Wall-e’yi seçtiği an
olabilir. Lakin insana özgü konuşma eyleminin oto pilota atfedilmesi onun
benimsenen bir karakter olması için yeterli değildir. Bazen insani özellikler
sergilese dahi insanları dehümanize etme eğilimi içerisinde oluruz. Bunu bir
insanın yapacağını kabul etmeme, iç gurubu olumlamaya zarar verdiği için onu
dış gruba atma eğilimi (Hogg ve Vaughan, 2011) içinde kötü grupta
sınıflandırabiliriz. Otto ne kadar insan gibi akıcı bir konuşma diline hâkim
olsa da görev tanımından çıkmaması, mantık yürütmesi ve bu konuşmanın sohbet
eşliğinden ziyade otoriter tavırlar içerisinde gezinmesi Otto’yu dış gruba
atfetmek için yeterli olabilecektir. Ve seyirci Otto kapandığı vakit derin bir
“Oh!” çekecektir.
Filmdeki Simgeler
Atıflar
Kaptanın
Otto ile mücadele etmek için iki ayağının üzerine kalkması ve ilerlemesi evrim
teorisine yapılan bir atıf olabilir. Homo Sapiens iki ayağının üzerine kalktı
ve zekâsını kullanmaya başladı (Harari, çev. 2015). Daha üretici, daha aktif
bir canlı olarak yoluna yeniden devam edebilir… Bu sahne adına “insanlık
yeniden evrildi” söylemi dile getirilebilir.
Karakter
analizlerinde de değinildiği üzere, karakterlerin kendi çizgilerinden yeni
yollara sapmaları; geliştirilen yapay zekânın sınırsızlıklarına, bu yapay
sürecinde bünyesinde barındırdığı kendi içinde evrilme ihtimallerine yapılan
bir atfı simgeliyor olabilir.
Uzay
gemisindeki misafirler için tasarlanan koltuk ve ekranlar bağlı ve hatta
bağımlısı olduğumuz televizyon ve sosyal medyayı simgeliyor olabilirler. Tıpkı
George Orwel tarafından kaleme alınan 1984 kitabında olduğu gibi ekranlar
bireylerin dostu (Orwel, çev. 2011), akrabaları olmuştur. İnsanların arasındaki
sağlıklı ve eleştirel iletişimin eksikliğine yapılmış olabilen bu atıf sosyal
medya, içe çekilme, bağımlılık ve iletişim kopukluğunun doğurabildiği eleştirel
yoksunluğu göstergeleri olabilir.
Oturulan
koltuktan yaşanan pasif hayat, yemeklerin robotlar tarafından getirilmesi ve
uzay gemisinde yaşanılan yüksek tüketici toplum ve bu popülasyona obezitenin
eşlik etmesi, Amerika gittikçe artan obezite problemine atıf yapıyor ve
gittikçe artan tüketici davranışlarına yönlendirilen bir bakış açısı sunuyor
olabilir.
Filmde
sergilenen eğitim sınıflarında A’nın Axiom gemisi olarak yaşamı temsil etmesi,
B’nin parasal kaynak ve güce sahip yönetim kaynağını temsil ettiğine dair
alfabetik öğelerin öğretilişi günümüz eğitim sistemine yapılan bir atıf olarak
değerlendirebilir. Ezberletilen marşlar, diğer ülkeler üzerinden
konumlandırılan vatanseverlik ve akabinde beklenen itaatkârlığa ve kapitalizm
bünyesinde inşa edilen suskun işçiliğe bir atıf yapılmış olabilir.
Kılavuz
kitaba seslenerek bilgi almaya çalışan Kaptan sahnesinde, gelişen teknolojinin
bilgi aktarma yöntemlerini de değiştirdiği ve kitap okuma alışkanlığına etkisi
vurgulanmak istenmiş olabilir. Teknoloji bağımlılığı yahut aşırı kullanımı da
edinilen bilgi çeşidini belirliyor ve eleştirel düşünce yöntemini sınırlıyor olabilir.
Revize Film Wall-e
Bir
filmi analiz etmek için gereken birden fazla izleme ilkesi filme karşı duyulan
sempati olgusunu arttırabilir (bkn: salt maruz bırakma etkisi; Terry, çev. 2013).
Bu düzlemde duygularımı paylaşmak istersem filme hiç dokunmadan tekrar tekrar
izleme eğilimi doğuyor içinde. Lakin soğukkanlı olup üzerine düşündüğümde
doğaya zarar vermiş, kendi evini yok olmanın eşiğine getirmiş insanın insan
ırkının yüceliğinden arınamayıp kendini çözümün en değerli parçası olarak
görmeye devam etmesi dikkatimi çekiyor. Geleceğe dair umudu beslemeye çalışan
bu yaklaşıma diğer canlıların önemi ve değeri eklenseydi daha umut dolu bir
yaklaşım olabilirdi. Evrim çevreye uyum sağlayabilen canlıların yaşamasına
imkân tanısa da hiçbir ilişki tek taraflı değildir. Canlılar da evrimi ve
doğayı desteklemeye devam ederler. Filmde etkin karakterlerden biri olabilecek
bir hayvan karakter katmak isterdim. Yeniden kolonileşmenin bir parçası olduklarını
ve doğanın dengesine bizlerden daha fazla yardımcı olduklarını gösteren
sahneler eklemek isterdim. Bunun için bir son sahne eklemek bile yeterli
olabilirdi. Wall-e ve Eve el ele tutuştuktan sonra ilk canlı türlerinden olan
deniz amiplerinden topraktaki ayrıştırıcılara geçen ve bitkinin değerli besin
kaynağına ulaşmasına vesile olan bir sahneden tekrar denizdeki amiplere geçer
ve arka planı canlandırarak su içen bir hayvanın görüntüsünü ekrana verirdim. O
da kökleriyle değerli besin kaynaklarından birini sarmış olan başka bir sarmal
bitkiyi yerken yanında sıralanan diğer değerli bitkilerin büyümelerine yardımcı
olduklarını görür ve filmdeki birden fazla bitkinin yeşerdiğini gösteren
sahneye geçer ve yine tekrar başkarakterlerimize bağlardım.
Filmdeki
dünyaya dönüş rotasının belirlendiği sahnedeki güldürü unsuru katan başlıkları
hiç kullanmazdım. Zira başlık kaptan için kullanılmıyor. Yaşamsal bir önem arz
ediyorsa geminin kaptanında neden yok. Dünya’ya dönüş yolculuğundaki hızlı
gidişat yüzünden nefes alış-verişin dengelenmesi içinse kaptanda da olmalı.
Dünyada var olan bir gazdan şüphe ediliyorsa hiç dönülmemeli ki zaten geminin
kapısı açıldığında kimse de o maskelerden olmuyor. Ani bir değişimi betimleyen
ve gerilim arasında güldürü unsuru olarak değerlendirilen başlıklar pek
mantıklı bir adım sayılmaz. Onun yerine
ekranların açılması kâfi olacaktır. Nereden olduğunun farkına varan ve tuhaf
tepkiler veren insanlar gerilimi azaltıcı görevi üstlenip aynı etkiyi
yaratabilirdi, belki.
Büyük
bir ilgi ve hayranlıkla incelediğim kurgu teknikleri ve kamera hareketleri için
bir değişiklik önerisi sunamıyorum zira yeterli bir donanımım olduğunu
düşünmüyorum. Robotik sesler ve tercih edilen müzikler ise benim açımdan
muazzam.
Yönetmen Andrew Stanton*
Stanton,
Hello Dolly, Out There filmlerinin müzik üzerinden etkileri tartışılmıştır.
Finding Nemo filminin kattığı donanım ve bilgilerin yanı sıra sahip olduğu ünün
de Wall-e filmi için çalışırken etkili olduğunu ayrıca belirtiyor (Frosty, 2008).
Stanton, çocuk edebiyatına ilgisi, müzik ve sinema filmlerinden etkilenmesinin
izlerini işine çok iyi yansıtıyor, görünmekte.
Andrew
Stanton
Film
yönetmeni, senarist, yapımcı ve seslendirme sanatçısı
Andrew
Stanton 3 Aralık 1965 tarihinde doğmuş, 1987 yılından itibaren alanında etkin
bir şekilde görev almıştır. 1991 yılında evlenen Stanton’un 2 tane çocuğu
vardır. Kendini sinema dünyasında animasyona ve çocuk literatürüne adadığı
söylenebilir lakin icra ettiği filmler yetişkin dünyasına da hitap etmektedir. Stanton
aynı zamanda dizi bölümlerinde seslendirme sanatçısı olarak da görev almıştır.
Filmleri:
Somewhere in the Arctic- Kısa film, 1988
Toy Story, Oyuncak Hikayesi, 1995
A Bug’s Life, Bir Böceğin Yaşamı, 1998
Toy Story 2, Oyuncak Hikayesi 2, 1999
Buzz Lightyear of Star Command: The Adventure Begins,
Buzz Işık yılı Yıldız Komando: Macera Başlıyor, 2000
Monstruos University, Sevimli Canavarlar, 2001
Finding Nemo, Kayıp Balık Nemo, 2003
Exploring the Reef, Kısa film, 2003
The Incredibles, İnanılmaz Aile, 2004
Cars, Arabalar, 2006
Wall-e, Vol-i, 2008
Burn-e, Kısa film, 2008
Toy Story, Oyuncak Hikâyesi 3, 2010
John Carter, İki Dünya Arasında, 2012
Party Central- Kısa film, 2013
Finding Dory, Kayıp Balık Dori, 2016
Somewhere
in the Arctic, Kayıp Balık Nemo, Kayıp Balık Dori, John Carter, Bir Böceğin
Yaşamı ve Vol-i filmlerinin hem yönetmen hem senaristliğini üstlenmiştir. Oyuncak
Hikayesi serisi, Party Central ve Burn-e filmlerinin ise senaristliğini
paylaşmıştır. İnanılmaz Aile, Arabalar ve Buzz Işık Yılı filmlerinde ise
seslendirme sanatçısı olarak görev almıştır.
2003
yılında En İyi Animasyon filmi dalında Kayıp Balık Nemo ile ödülünü almış, 2008
yılında aynı ödülü Vol-i takip etmiştir. Kayıp Balık Nemo, Vol-i ve Oyuncak Hikâyesi
filmleri için En İyi Özgün Senaryo dalında aday gösterilmiştir. Oyuncak Hikâyesi
3 ise En İyi Uyarlama Senaryo dalında aday olarak gösterilmiştir.
Stanton,
tamamen bilgisayarda üretilen ilk film olan Oyuncak Hikâyesi’nin senaristliğini
üstlendi. İki Oscar sahibi Stanton, çocukların kalbine işlemeyi çok iyi
başarıyor.
Kesfeden.kim
eğer siz de birer Keşifer iseniz takipte kalın!! Yazılarınızı, fotoğraflarınızı
gönderebilirsiniz. kesfedenkim@gmail.com
*
Andrew stanton (t.b.), Andrew
stanton, özgür ansiklopedi. www.wikipedia.org/Andrewstanton
Andrew
stanton (t.b.), Ted speaker, film maker.
https://www.ted.com/speakers/andrew_stanton
KAYNAKÇA
Andrew
stanton (t.b.), Andrew stanton, özgür ansiklopedi. www.wikipedia.org/Andrewstanton
Andrew
stanton (t.b.), Ted speaker, film maker.
https://www.ted.com/speakers/andrew_stanton
Aunger,
R. ve Curtis, V. (2016). Kontrollü güç.
(A. Turan, Çev.). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Billington, A. (2008, June 23). Interview: wall-e's
writer and director andrew stanton. http://www.firstshowing.net/2008/interview-wall-es-writer-and-director-andrew-stanton/
Buyan, B. (2015). Hugo münsterberg. Sinema kuramları (2.Baskı) içinde (s.19-33).
İstanbul: Su Yayınevi.
Davison, C., G. ve Neale, M., J. (2011). Kaygı
bozuklukları. Anormal psikolojisi
(7.Baskı) içinde (s.127-160). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Freud, S. (2011). Psikanaliz üzerine (16.Baskı). (A. Övneş, Çev.). İstanbul: Say
Yayınları.
Frosty, S. (2008, November 17). Read
a new ınterview with wall-e director andrew stanton. http://collider.com/read-a-new-interview-with-walle-director-andrew-stanton/
Gümüş, Ö. (2015). Etnik çatışma, ırkçılık ve
soykırım. Siyaset psikolojisi (1.
Baskı) içinde (s.113-161). Ankara: Nobel Yayınları.
Harari, N., Y. (2016). Hayvanlardan tanrılara sapiens (13.Baskı). (E. Genç, Çev.).
İstanbul: Kolektif Yayınları.
Hogg, M., ve Vaughan, G. M. (2007). Gruplar ve
grupta insan. Sosyal psikoloji (2.Baskı)
içinde (629-643). Ankara: Ütopya.
Hogg, M., ve Vaughan, G. M. (2007). Yükleme ve
sosyal bilgi. Sosyal psikoloji
(2.Baskı) içinde (s.629-643). Ankara: Ütopya.
Kurt, H. (2010). Wall-e: Animasyon filmde gerçekçi
kamera hareketleri. 21 Aralık 17. https://kisaiyidir.net/wall-e-animasyon-filmde-gercekci-kamera-hareketleri-yaratmak.
Küçükerdoğan, B. Ve Yengin, D. (2015). Sergei
mikhailovich eisenstein. Sinema kuramları
(2.Baskı) içinde (s.107-130). İstanbul: Su Yayınevi.
Orwel, G. (2011). Bin dokuz yüz seksen dört (40.Baskı). (C. Üster, Çev.). İstanbul:
Can Yayınları.
Santrock, J. W. (2014). Yaşam boyu bakış açısı. Yaşam boyu gelişim (13.Baskı) içinde (s.179-183).
Ankara: Nobel Yayınları.
Terry, S., W. (2013). Uyarana maruz kalmanın diğer
etkileri. Öğrenme ve bellek (3.Baskı)
içinde (46-80). Ankara: Anı.
Yıldız, S. (2015). Vsevolod ıllarıonovıch pudovkın. Sinema kuramları (2.Baskı) içinde
(s.59-98). İstanbul: Su Yayınevi.
Zimbardo, P.G. and Boyd, J.N. (1999)
‘Putting Time in Perspective: A Valid, Reliable
Individual-Differences
Metric’, Journal of Personality and Social Psychology 77: 1271–88
Wineyard, J. (2010). Sinema çekim teknikleri. https://sinekutuphane.files.wordpress.com
Vol-i (t.b.), Vol-i, özgür ansiklopedi.
www.wikipedia.org/Vol-i
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder